Toplu Sözleşme Maharetimizi Yeni Toplumsal Sözleşme İçin Kullanma Vakti
Memur-Sen olarak, kuruluş iradesinin sahiplerinin yüklendiği milli ve yerli duruştan, insan merkezli ve değer temelli akademik hizmet sendikacılığından taviz vermeden, özümüzü koruyarak, sözümüze sadık kalarak “güvenli yarınlar” vizyonlu yolculuğumuzu “bizi ve yeniyi inşa” odaklı olarak sürdürüyoruz. Birbiriyle iç içe geçmiş biçimde Yeni Türkiye ve Yeni Anayasa şeklinde iki ana başlıkta toplanabilecek, ülkemize dair, milletimize ait yeniyi inşa sürecinde Memur-Sen’in varlığının, katkısının önemi ve gerekliliğini yakın tarihte yaşanan birçok olay ve gelişme ortaya koyuyor.
Konfederasyon olarak sorumluluk aldığımız zeminleri ve süreçleri, sendikal kulvar ve kavramlarla sınırlı tutmadık. Kurucu liderimiz Akif İnan’ın betimlediği “Çağı kurtarmanın bir eylemidir. Çağ dışı görünen ilgimiz bizim” perspektifiyle hareket ediyoruz. Bu doğrultuda Türkiye’nin, ülke olarak içinde bulunduğumuz bölgenin ve nihayetinde insanlığın ortak yaşam zemini olarak kabul ettiğimiz dünyanın gündemini yakından takip ediyoruz.
Bölgemizde ve dünyada kabuk değişimi süreçleri ve kozanın yırtılması sancıları yaşanıyor. Hem bölgesel hem de küresel düzlemde yeni ilişki ağlarının yeni düzen arayışlarının zirve yaptığı bir vaktin içindeyiz. Hak-Batıl, İyi-Kötü, Olgu-Algı arasında insanın yaradılışıyla başlayan mücadele sömüren-sömürülen, zalim-mazlum ya da başka ikilikler üzerinden fakat temelde aynı içerikle devam ediyor. Geçmişten bugüne elde ettiği zemini kaybetmek istemeyen küresel güç şebekesinin sadece akli değil ahlaki melekeleri de zorlayan zorbalıklarının devam etmesine seyirci kalmayı zul kabul eden bir inanç ikliminin sendikal kulvardaki çağ markası olarak ülkemize, bölgemize ve insanlığın ortak hayat alanı dünyadaki gelişmelere, değişimlere seyirci sıfatıyla bakamayız. Kötüyü iyiye çevirmeye, doğru bildiklerimizi izah etmeye, el aman dileyene el uzatmaya, omuz vermeye devam edeceğiz.
Küresel emperyalizmin sömürü düzeni, dünya ölçeğinde kan ve gözyaşı üretme kapasitesini artırmak için var gücüyle çalışıyor. Az gelişmiş ülkeleri daha çok sömürmek, gelişmekte olan ülkelerin kendilerine rakip olmasını önlemek için tuzaklar kuruyor, terör örgütlerini destekliyor, zalim idarecilerin arkasında duruyor, iç savaşlar çıkarıyor. Aynı eylemle hem mazlum hem de zalim üreten projeler geliştiriyor. Küresel oyun kurucuların, emperyalist kurnazların Suriye’de Esat’ın, Mısır’da Sisi’nin arkasında durmasının insanlığa faturası bütün çıplaklığıyla ortada: On binlerce insanın ölümü, yüz binlerce insanın yaralanması ve milyonlarca insanın yuvalarını, yurtlarını terk etmesiyle sonuçlanan insanlık dramları. Masum Aylan bebeklerin o minik cesetlerinin kıyılara vurması, materyalist Batı medeniyetinin ruh ve vicdan dünyasına tesir etmiyor. Batı’da biraz ahlak olsaydı kadın, çocuk, yaşlı ve sivil gözetmeden Suriye topraklarına bomba yağdıran Rusya’yı durduracak tavrı ortaya koyardı. Zalimlerin ateş hattından kurtulup Türkiye’ye sığınan milyonlarca mülteciye yönelik insani yardım faaliyetlerine destek olması gerekmiyor muydu? Ne yazık ki Batı, Hak’kın, haklının yanında değil, her zamanki gibi kuvvetlinin, çıkarının arkasında duruyor.
Hukukun üstünlüğü, insan hakları, demokrasi pazarlamacılığı yapan emperyalist güçler, söz konusu ihlalleri kendileri yaptığında, kuklaları gerçekleştirdiğinde üç maymunu oynamadaki maharetlerini sergiliyorlar. Fransa’nın yaşadığı Charlie Hebdo saldırısında küresel işbirliğinin ve bölgesel dayanışmanın öznesi olanlar, Türkiye’nin iç huzurunu bozmaya ve istikrarını yok etmeye yönelik Suruç, Gar, Merasim Sokak ve Kızılay saldırılarında sessiz kalıyor. Hatta terör örgütlerinin çukur siyasetine, çukur terörüne destek çıkıyor. Bu davranışlarıyla insan haklarını, hukukun üstünlüğünü, demokrasi değerlerini terör örgütlerinin kazdığı vahşet çukurlarına gömmekten çekinmiyorlar.
Bu anlayışın arka planında ve şuur altında İslamofobik yaklaşımlar olduğunu söylemek, itham ve iddia olmaktan çıkmıştır. Arakan’da, Filistin’de yaşananlara dair sessizliği, Suriye’deki mazlumlara duyarsızlığı, gayriinsanilikle açıklamak yanında İslam düşmanlığı olarak da tespit etmek gerek. İslam toplumlarını korkutarak, ötekileştirerek, bölerek, parçalayarak daha kolay sömürme anlayışı yatıyor. İslamofobik konseptiyle Batı emperyalizmi, eylemi basit, anlamı derin insani bir davranış olan acıları paylaşmayı, Müslümanlar söz konusu olduğunda öteliyor, erteliyor ya da gereksiz görüyor. Terörist faaliyetleri kınamak yerine, terörle mücadele eden güçlerin motivasyonunu bozacak açıklamalarda bulunabiliyorlar. Bütün bunları Batı’nın çifte standartlı, ikiyüzlü politika ve uygulamalarını bir kez daha tarihe not düşmek için ifade ettim. Yoksa Batının bu özelliğini sadece milletimiz değil artık bütün dünya biliyor. Tam da bu yüzden milletimiz onlardan insani bir davranış sergilemelerini hiçbir zaman beklemedi, beklemeyecek. Milletimiz, kendi şehitlerine ve gazilerine sahip çıktı, çıkmaya devam edecek. Terörle mücadelede kararlılık gösterenlerin yanında oldu, olmaya devam edecek. Bu vesileyle, terör saldırılarında hayatlarını kaybeden güvenlik güçlerimize ve vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Memur-Sen olarak, şiddet siyasetine ve çukur terörüne karşı tepkimizi ortaya koyarken diğer taraftan terörün mağdur ettiği vatandaşlarımızın yanında yer aldık, yardımına koştuk. Katil Esat ve zalim Putin’in mağdur ettiği Bayırbucak Türkmenleri ile çukur terörünün mağduru kardeşlerimiz için başlattığımız kampanyayla, iki ay gibi kısa bir sürede 154 yardım tırıyla binlerce koli ve paket yardım malzemesini vatandaşlarımıza ve soydaşlarımıza ulaştırdık. Memur-Sen ailesi olarak, Batıdan Doğuya, Kuzeyden Güneye 78 milyonun ebedi kardeşliği, birlikteliği ve ortak hedefleri gerçekleştirme kararlılıkları için gayret gösteriyoruz, faaliyetler yapıyoruz. Silah lobilerinin, terör lobilerinin, faiz lobilerinin, uyuşturucu lobilerinin, kan ve gözyaşı lobilerinin bölgemizde başarılı olmasına izin vermeyeceğiz. Yeniden Büyük Türkiye’nin kurulmasına engel çıkaranların planlarını bozacağız, insanlığın “Adil Bir Dünya” özlemini akamete uğratmak isteyenlere karşı küresel barışı ve adaleti hakim kılma yolunda var gücümüzle çalışacağız. Küresel zenginlerin bekçiliğini yapan BM, IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşların çatı kuruluş işlevi gördüğü adaletsiz dünya düzeninin sürdürülmesine dur diyeceğiz. Müstemleke tipi kalkınma yerine lider ülke kalkınma modeliyle Türkiye’nin bölgesel lider ve küresel aktör olması için daha fazla gayret göstereceğiz.
Biz, misyonumuzun gereklerini yerine getirirken vizyonumuza ulaşmak için çaba gösterirken, 82 model darbe anayasası hızımızı kesmeye, çıkardığı krizlerle yolumuzu kapatmaya devam ediyor. Millet, kriz üretmekten başka bir işlevi olmayan militer 82 Anayasası’ndan kurtulmak istiyor. Millet, demokratik, sivil ve özgürlükçü yeni anayasayı kendi iradesiyle yapmak ve yazmak istiyor. Millet, kendi kaleminden çıkacak yeni toplum sözleşmesinin, farklı kesimleri barış içinde tutacak, toplumsal güvenceler oluşturacak ortak bir metin olmasını istiyor. Çerçevesini temel hak ve özgürlüklerin çizdiği, ideolojik ön kabul ve yargılardan arındırılmış, geniş toplum kesimlerinin konsensüse vardığı, bireyin devlete karşı özgürlüklerinin korunduğu bir toplumsal sözleşmenin yürürlüğe girmesini istiyor. İstemekle kalmıyor, bunun için baskı üretiyor, çalışmalar yapıyor. Biz de hem kamu görevlilerine hem de millete gelecek güvencesi verecek bir anayasa için, kuruluşumuzdan bu yana gayret ve emek sarf ediyoruz. Öyle bir anayasa olmalı ki; Moritanyalı yetimlerin, Somali’li yoksulların, Filistinli mazlumların hukukunu da koruyacak bir vizyon ortaya koysun. Misak-ı Milli’yi egemenlik sınırlarımız olarak gören fakat insanlık sınırlarımızı bütün yeryüzü ve bütün insanlık olarak kabul eden bir anayasa ortaya çıksın. Öyle bir anayasa yazalım ve yapalım ki, bu anayasa insanlığın huzur ve refahına katkı yapsın, barış ve adaletin tesisine yönelik fırsat ve imkanlar sunsun. Yeni Anayasa, kadim medeniyetimizin ihyası ve geleceğimizin inşası için yol haritası oluştursun. Yeni Anayasa’yla öyle bir hükümet modeli oluşturulmalı ki bu model, istikrarsızlık ihtimalini sona erdirsin, koalisyonlara izin vermesin, darbelere ve darbeci zihniyete kapıları kapatsın. Anayasayı yenilemek, Yeniden Büyük Türkiye için şart fakat yeterli değil. Ara rejim dönemlerinin, cunta aklının, darbeci zihniyetin eseri antidemokratik, özgürlük düşmanı ve yasakların mimarı tüm mevzuat hükümleri gözden geçirilerek değiştirilmelidir. Bu, hem milletimiz hem de ülkemiz için en büyük kazanım olacaktır.
Memur-Sen ailesi olarak, yeni anayasanın yapım ve yazım sürecine, devletle milletin büyük buluşmasına, ülkemizin bölgesiyle ve dünyayla kucaklaşmasına en büyük katkıyı yapmak istiyoruz. Bunu yaparken, çalışma hayatıyla ilgili sorumluluklarımızı asla ihmal etmiyoruz, etmeyeceğiz. Kaldı ki, çalışma hayatında, kamu personel sistemine yönelik beklentileri karşılamak, kamu görevlilerinin mali, sosyal ve özlük haklarını arttırmak için Yeni Anayasa bize de yeni imkan ve fırsatlar sunacak. Bu noktada, Yeni Anayasa noktasındaki çabalarımızı da emeğin korunması, ekmeğin artması mücadelemizin zemini olarak görüyoruz. Özgürlük yoksa emeği değerli hale getirmek, demokrasi yoksa ekmeği büyütmek ancak hayal olur.
Demokratik devleti, hukuk devletini, sosyal devleti bihakkın inşa etmediğimiz sürece bütçeden hakkımız olanı almanın, haklarımızı artırmanın, insan onuruna uygun çalışma şartlarına sahip olmanın, insanca yaşamak için gereken maaş ve ücret düzeyine ulaşmanın mümkün olmadığını biliyoruz. Darbe dönemlerinde toplu sözleşme masasını kurmak da hakkınız olanı alarak toplu sözleşmeye imza atmak da imkansızdır. 28 Şubatlarda, 12 Eylüllerde, 27 Mayıslarda toplu sözleşme imzalamak bir tarafa toplu sözleşme masasına oturmak mümkün oldu mu? Biz bu yüzden, Yeni Anayasayı, özgürlük alanlarını genişleten sivil ve demokratik Anayasayı önemsiyoruz. Öncü ve paydaş olarak bu sürece destek veriyoruz. Türkiye Anayasa Patformu’nun öncüsü ve sözcüsü olarak sahaya çıkma irademizin, Yeni Anayasa yapılıp yazılıncaya kadar sahada kalma sözümüzün arkasında Yeniden Büyük Türkiye hedefimiz, emeğimize, ekmeğimize sahip çıkma, örgütlenme hakkını genişletme, grev ve siyaset hakkı yasaklarından kurtulma azim ve kararlılığımız da var.
3. Dönem toplu sözleşme sürecinde toplu sözleşme masasını kazanımlarla açtık, direnerek başladığımız süreci zaferle, rekorlarla tamamladık. 3. Dönem Toplu sözleşme kazanımlarıyla, çalışma hayatında yeni bir milat oluşturduk. Toplu sözleşmenin kapsamına, mali ve sosyal hakların sınırlarını aşarak özlük hakları ve çalışma koşullarını toplu sözleşmenin kapsamını dahil ettik. Cuma namazını mesaiye göre değil, mesaiyi Cuma namazına göre ayarladık. Bir üniversitemizde, idare bir öğretim üyesine Cuma saatine ders koyuyor. Öğretim üyesi de, toplu sözleşme kazanımına yönelik yayınlanan Başbakanlık genelgesini gerekçe göstererek itiraz ediyor ve idare düzeltmek zorunda kalıyor. Geçmiş dönemlerde de, hamile kadınlara, engelli personele gece nöbeti verilmesine, gece vardiyası yaptırılmasına son vermiş, engellilerin ayırım olmaksızın bütün kamu kuruluşlarının servislerinden yararlanmasını sağlamıştık. Bakıma muhtaç hastası ya da engelli aile bireyi olan kamu görevlilerine mesai başlangıç ve bitiş saatlerinde ayrıcalık sağlamış, izin hakkı elde etmiştik. Memur-Sen olarak, kamu görevlilerine maddi kazanımların yanında insani ve vicdani kazanımlar üretmeye devam edeceğiz.
3. Dönem Toplu sözleşmede, enflasyonun çok üzerinde zam almamızı hazmedemeyen rakip konfederasyonlar 2015 yılının enflasyon farkının ödenmeyeceği iftirasına dört elle sarıldılar. Yüzde 0.91 enflasyon farkının ödenmesi üzerine ise, yeni karalama ve iftira malzemeleri üretmeye kalktılar. Onların işi çamur atmak, iftira üretmek, bizim işimiz kazanım üretmek. Biz ürettikçe tükeniyorlar, biz kazandıkça sahadan siliniyor ve küçülüyorlar.
Güçlü kamu görevlisini, Büyük Türkiye’yi ortaya çıkaracak kamu personel sisteminin yenilenmesinde de aktif sorumluluk alacağız. Kamu görevlilerinin iş güvencesini aşındırmayan, esnetmeyen, yok etmeyen bir kamu personel sistemi modelinin ortaya çıkmasına katkı yapacağız. “Güçlü Memur Güçlü Türkiye” felsefesine inanmış Memur-Sen ailesi var oldukça iş güvencesini kimse rafa kaldıramaz, buna asla izin vermeyeceğiz. Bu noktada, kamu görevlilerinin iş güvencesinin teminatı olmak duruşundan Memur-Sen olarak asla taviz vermeyeceğiz. Konfederasyon olarak, güvenceli istihdamın kamunun olmazsa olmazı olduğunu söyleye geldik. Bugüne kadar 350 bine yakın 4/B’linin kadroya geçişini sağladık. 4/C’lilerin ve memur işi yapan üniversiteli işçilerin kadroya geçirilmesine yönelik çalışma yapılması kararını toplu sözleşmeyle garanti altına aldık. Konuyla ilgili teknik çalışmalar sürerken, çözümün bir an önce gerçekleşmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Süleyman Soylu ve reform sürecinden sorumlu Başbakan Yardımcısı Sayın Lütfi Elvan ile görüşmeler yaptık. Bugüne kadar başlattığımız hiçbir çalışmayı yarım bırakmadık, kadroya geçiş sürecini de yarım bırakmayacağız. 4/B ve 4/C statüsündeki kamu görevlilerinin kadro beklentilerini de mutlaka gerçekleştireceğiz.
Son toplu sözleşme gereğince, çalışma yapılması noktasında karara bağlanan konulardaki olumlu süreçler ve gelişmeler devam ediyor. Fiili hizmet zammıyla ilgili komisyon kurdurduk, refakat izni noktasında olumlu gelişmeler kaydettik. Havacılık tazminatında, KİT’lerde ücret gruplarının üçe düşürülmesinde önemli mesafe kat ettik. Sivil memurların hukuki durumlarını ve çalışma şartlarını iyileştirme girişimlerimiz ise sürüyor. Tarım ve orman hizmet kolunda üzerinde çalışılması kararlaştırılan TARGEL sorunu, kamu görevlilerinin beklentilerini karşılayacak şekilde çözüldü. 28 Şubat mağdurlarının sorunlarının büyük bir bölümü Konfederasyonumuzun girişimleriyle çözülmüştü. Şimdi de kalan küçük pürüzlerin tamamen çözüme kavuşturulması için çalışma başlattık. Yasama organıyla işbirliği içinde bu pürüzleri de aşacağız. Kamu görevlilerinden ve siz teşkilatımızdan aldığımız güçle, sorunları çözmeye, yeni kazanımlar üretmeye devam edeceğiz.
Memur-Sen, küresel emperyalizmin kurduğu sömürü düzenini değiştirmek, merkez öznesi insan, merkez değeri adalet olan dünya düzeni isteyenlerin kurduğu, bugünün dünden, yarının da bugünden daha iyi olmasının mücadelesini verenlerin konfederasyonudur. Bu sorumluluğumuzu daha güçlü yerine getirmek için üye olarak genişleme, nitelik olarak derinleşme sürecinin devam ettirilmesi gerekiyor. Bu noktada, teşkilatlarımız “Öncü Medeniyet, Güçlü Sendika, Büyük Türkiye Hedef 1 Milyon Üye” kampanyamızı yeni motivasyonlarla devam ettirmelidir. Mart ayının son günlerini ve Nisan ayını çok iyi değerlendirmeliyiz. Tüm fırsat ve imkanlarımızı üye kayıt kampanyamıza kullanmalıyız. Unutmayalım ki her üye, emperyalist sömürünün sona ermesi, mazlumlara sahip çıkılması, darbe hukukunun yok edilmesi, milletin yeni anayasa yapması ve yazması için yeni bir adım olacaktır. “İnsana hizmet sathımız bütün dünyadır, adalet esaslı yenidünya düzeni için sorumluluğumuz bütün insanlığadır.” Bu anlayışla, konfederasyonumuz ve bağlı sendikalarımız, öncelikli olarak kadim medeniyetimizin hinterlandında olan ülkelerin sendikalarıyla işbirliği protokolleri imzalıyor, ortak faaliyetler yürütüyorlar. Yurtdışındaki konfederasyon ve sendikaların ortak çalışma ve işbirliği davetleri, davetlerimize icabet etmeleri de bu özelliğimizin sınır dışından da fark edildiğini gösteriyor. Cezayir’den, Moritanya’ya, Filistin’den, Sudan’a, Bosna’dan, Kosova’ya birçok ülkedeki sendikal örgütlerle ilişki ve iletişim ağımızı artırıyoruz. Çünkü sadece ülkemize, bölgemize değil bütün dünyaya ve insanlığa dönük çözümler üretmeyi dert ediniyoruz. Bu anlamda, sorumluluğumuz her geçen gün daha da artıyor. Türkiye buluşmamız gösterdi ki, Genç Memur-Sen, Kadın Komisyonumuz, Engelliler Komisyonumuz ve Emekli Memur-Sen’imiz vites büyütmüş. Yaptıkları yılık programın kapsamındaki faaliyetler ve belirledikleri hedefler, rakip konfederasyonların faaliyetlerinin ve hedeflerinin dahi üstünde. Böyle de olmalı. Çünkü biz sadece 1 Milyon Üye istemiyoruz, kendisini davasına adamış, insanlığa hizmet sunmaya odaklanmış kararlı, azimli, vefakâr, fedakâr 1 Milyon bünye hedefliyoruz.
1 Milyona giden bu kutlu seferde; genel başkanlarımızdan, genel yönetim kurulu üyelerimize il temsilcilerimizden, şube başkanlarımıza, ilçe temsilcilerimizden işyeri temsilcilerimize, üyelerimizden, komisyonlarımıza kadar herkesin emeği, alın teri var. Bu dava için ter dökenlerden, çile çekenlerden, zamanında tohum ekenlerden Allah razı olsun. Yolunuz açık olsun.