Yitik Malımız Hikmete Koşmak
Eğitim, içeriği ve hedefleri değişse bile, ilk insandan başlayarak devam eden bir faaliyettir; hayatın tamamını kapsayan, doğumdan ölüme kadar süren, çok yönlü, çok boyutlu bir süreçtir. Okullarla da sınırlanamaz, çünkü insanoğlu, doğası gereği, kaç yaşında olursa olsun, dışarıdan gelecek her türlü iletiye duyarlı bir varlıktır. Bu nedenledir ki öğrenmenin yaşı ve sınırı yoktur; evde, sokakta, çarşıda, camide, kısacası hayatın her anında ve mekânında devam eden bir etkileşim ve inşa faaliyetidir. Son dönemde yaygınlık kazanan medya araçları üzerinden etkilenme- öğrenmeyi ayrıca vurgulamalıyız.
Ekonomik, kültürel, siyasal mücadelenin, geçmişe göre çok daha görünür hale gelen günümüz dünyasının en stratejik yatırım yarışı “insana yatırım” üzerinden gerçekleşmektedir. Çünkü acımasız dünya-bölgesel savaşlardan ve rekabetlerden çıkartılan derslerden biri, insan kaynaklarını yönetemeyen, zamanın meydan okumalarına hazırlanamayan ülkelerin sonu yoksulluk ve çaresizliktir. Bu konuda Japonya ve onun önderliğini izleyen Asya Kaplanlarının başarısı bize ışık tutacak niteliktedir. Uzak doğu`nun başarısını Konfüçyüs felsefesinin disiplin, kişisel ahlak, ahlaklı devlet, çok çalışma ve girişimciliği öne çıkararak açıklamak isteyenler olsa bile 2500 yıllık bir geçmiş olan bu felsefenin günümüz dünyasındaki başarılarını açıklamak için yeterli değildir. İnsanların haklarından çok sorumluluklarını önemseyen, bununla birlikte insanlar arasında dayanışma ve birlik duygusunu besleyen bir inanç sistemlerinin olması, bu inancı bürokratik işleyişe yansıması başka nedenler arasında gösterilir. Kore, Vietnam savaşlarının bölgenin ekonomik kalkınmasına katkı sağladığını ileri süren açıklamalara da rastlanmaktadır. Başka nedenler de sıralasak da Asya Kaplanlarının kırk yıllık kesintisiz kalkınma hamlesini açıklamak için yeterli değildir.
Asya`nın başarısını açıklamak için elimizde en güçlü nedensellik “insana yatırım”dır. Bunun da tartışma konusu olmaktan çıkarılmış bir kuralla ilişkilendirebiliriz: bilgi toplumu olmak için iyi yetişmiş insanlarınız olmalıdır. Çünkü iyi yetişmiş insan, büyümenin, bilimsel yeniliklerin ve teknolojik buluşların en önemli bileşenleri olduğu ispatlanmış bir hakikat olarak karşımızda durmaktadır. Eski başkan Bill Clinton`ın kabinesinde Çalışma Bakanı Profesör Robert Reich, artık ulusların refahının sahip oldukları şirketlerin karlarından kaynaklanmadığını, insanların beceri ve yaratıcılıkları ile küresel ekonomiye sunabildikleri katma değerle ölçüldüğünü belirtiyor. Son yaptığı açıklamaların birinde, Amerikalı çocuklu ortalama bir çiftin 10 yıl öncesine göre yılda 8 hafta daha fazla çalıştığını belirtir. Çünkü işten sonra evde bilgisayarda, seyahatlerde, işe gidiş-gelişlerde, cep telefonlarıyla iş devam ediyor ve çalışma hayatı, hayatın tümüne nüfuz ediyor” diyor. Çünkü “İnsanların su akarken testiyi doldurmak istediklerini” kimsenin devamlı istikrarlı ve devamlı gelire sahip olmadığını, tam zamanlı çalışanların da, gelirlerinin çoğunu ikramiyeler, fazla mesai ya da diğer kaynaklardan sağladığını belirtiyor.
Bu görüntünün yanına Amerikan`ın dünyaya özellikle İslam coğrafyasına ihraç ettiği savaş ve terör belasını getirdiğimizde sormamız gereken sorulardan biri şu olacaktır: Hangi ara emperyalist ülkelere meydan okuyacak hamle yapacağız?
Millet olarak bize düşen görevi eğitim sistemimizi partiler üstü bir anlayışla ele almak olmadır. Bunun için de her bir yurttaşımızın haklarını adalet ölçüsünde ve her türlü siyasal mülahazaların ötesinde vermek ve bir an önce “yitik malımız hikmete koşmak”, başka bir ifadeyle “ulusların zenginliğinin birinci öğesi olan bilgi”ye doğru yol almaktır.
Eğitim konusunu tartıştığımız bu sayıya yazılarıyla katkı sunan tüm hocalarıma teşekkür ediyor, içerikte yer alan makaleleri zevkle okuyacağınıza inanıyorum.