Kazanmak İçin İnanmak Gerekir
Kamu çalışanlarının çalışma koşulları ve sendikal hakları konusunda, Memur-Sen ve Sağlık-Sen'in yetkiye ulaştığı 2009 yılından bugüne tarihi değişimler yaşandı. 4688 Sayılı rica yasasını ağızlarına çalınan bir parmak bal nedeniyle sineye çeken, dönemin siyaseti tarafından güçlendirilmiş konfederasyonların, sahneyi terk etmeye başladığı günden itibaren, kamu çalışanlarının da kaderi değişmeye başladı.
2002-2009 yılları arasında yetkili olan konfederasyonlar ve sendikaların, çalışanların sorunlarını kamu çalışanlarını manipüle etmeye yönelik siyasal manevralarda kullandığı, bizim yetki dönemimizde gün yüzüne çıktı.
Memur-Sen ve Sağlık-Sen üç yıllık yetki döneminde bir sivil toplum örgütünden beklenen bütün sorumlulukları büyük bir başarı ile yerine getirmiştir. Toplu Sözleşme hakkını yetkili olarak masaya oturduğu ilk yıl söküp almıştır. O günlerde memurun kadro hakkını tartışacaklar bahanesiyle masadan kaçanların seslerini, bugün sözleşmeli personele kadro hakkını alarak kesmiştir. Bilindiği gibi Kamuda sözleşmeli olarak istihdam edilen çalışanlar, yıllarca pek çok haktan mahrum bırakılmıştır. Yıllarca kadro hakkından mahrum kalan sözleşmeli personelin çalışma koşullarında yaşadığı adaletsizlikler, Memur-Sen ve Sağlık-Sen'in hak mücadelesi içinde çok önemli yer tutmuştur.
Adım adım elde edilen kazanımlar, kamuoyunun da yakından takip ettiği gibi Başbakanın Memur-Sen Genel Kurulu'nda verdiği kadro sözü ile finale ulaşmıştır. Sosyal devletin en önemli niteliklerinden birisi olan sosyal adaletin, çalışma hayatında hakim olması adına önemli bir adım atılmıştır. İnsanı ve emeği merkeze alan sendikal mücadelemiz neticesinde, sayıları 200 bini aşan sözleşmeli kamu çalışanları, hiçbir şart olmaksızın kadro hakkına kavuşmuştur.
Kadro hakkı ile birlikte Sağlık Bakanlığına bağlı kurumlar ve üniversite hastanelerinde yaklaşık 85 bin, kamu genelinde ise 200 bini aşan sözleşmeli personelin özlük hakları kadrolularla eşitlenmiştir.
İzinler, sosyal yardımlar, tayin ve atamalar konusunda yararlanamadıkları veya kısıtlı olarak yararlandıkları tüm haklardan yararlanma imkanına kavuşmuşlardır. Sosyal bir yara halini alan parçalanmış aile tabloları artık sona erdirilmiştir.
Memur-Sen, kurulduğu günden bugüne sadece emek politikalarında değil, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve sivilleşmesi mücadelesi içinde olmayı kendisine varlık nedeni saymıştır. Memurun, işçinin, emeklinin, çiftçinin, kısaca bu ülkenin üreten insanlarını yıllarca sömüren vesayetçi yapıların karşısında durmuştur.
Memurundan korkan, kendi insanını fişleyen, suni ve siyasal krizlerle, bu ülke insanının ekmeğinin büyümesine, refaha kavuşmasına engel olan derin yapıların millet eliyle tasfiyesi mücadelesine Memur-Sen camiası öncülük etmiştir.Bilindiği gibi 12 Eylül Referandumunda siyasi yelpazede ve sivil toplum arenasında varlık nedenlerini inkar, milletinden kopukluğunu ilan edercesine demokrasiye, sivilleşmeye, özgürlüklere, toplu sözleşme hakkına hayır diyenler olmuştur. Bu çevreler milleti hesaba katmadan bir takım hesaplar içine girmişlerdir. Memur-Sen olarak bizler ise tüm hesabımızı milletle birlikte yaptık ve milletimizle birlikte risk aldık.
İşte bu yüzden Memur-Sen'in sendikal mücadelesi, Türkiye'nin gerçeklerine, milletin hassasiyetlerine, kamu çalışanlarının temel sorunlarına odaklanan ve mutlak surette çözüm arayan cesareti sayesinde kamu çalışanlarının ve milletin gönlünde yer etmiştir.
Memur-Sen ve Sağlık-Sen, 2011 yılında sendikal vizyonumuza ve mücadele azmimize yakışan bir büyüme ortaya koymuştur. 32 bin 500 üye artışı ile Sağlık-Sen'in üye sayısı 135 bini aşmıştır. Hizmet kolumuzdaki her iki sendikalıdan birisi Sağlık-Sen üyesidir. Memur-Sen 11 hizmet kolundan 7'sinde yetkili olmuş ve 515 bin üye sayısı ile Türkiye'nin en büyük emek örgütü haline gelmiştir.
Bu, milletiyle birlikte risk almanın ödülüdür. Bu, emeğin hakkı temelinde örgütlenmiş temiz sendikacılığa duyulan güvenin tescilidir. Toplu sözleşme hakkını kazandıran Memur-Sen'in ve Sağlık-Sen'in, emeğin ve alın terinin hakkını en iyi şekilde arayacak örgüt olduğu konusunda kamu çalışanlarının güven beyanı ve ruhsatıdır.
Bugün bize güven duyan 200 bini aşkın sözleşmeli personelin yastığa başını huzurla koymasını sağlayan ve kadro hakkını getiren bir camia olmanın onuru ve gururunu yaşıyoruz.
Sağlık ve sosyal hizmet kolunda yaklaşık 400 bin, kamuda ise 2 milyona yakın memur adına hükümetle toplu sözleşme masasına oturacağız. Türkiye'nin en büyük emek örgütü olarak ücret adaletsizliğine, ucuz ve güvencesiz çalışma koşullarına, çalışma hayatındaki tüm adaletsizliklere karşı mücadeleye hazırız.
Toplu sözleşme masasında temsil edeceğimiz, sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarımızı da sendikal anlamda yeni bir miladın yaşanacağı önümüzdeki süreçte, haklarımızı korumak ve geliştirmek adına güç birliği yapmaya çağırıyorum.
Bu düşüncelerle hizmet sendikacılığı farkıyla gelen kadro hakkının hayırlı olmasını diliyorum.