Ümmet içinde millet olmalıyız
AK Parti Ankara Milletvekili Prof. Dr. Vedat Bilgin, Eğitim-Bir-Sen`in düzenlediği ‘Kültür Sohbetleri` programında ‘Küreselleşme ve Ulus Devlet” konulu bir sunum yaptı.
Vedat Bilgin, milletleşme sürecimizin iki kaynağı bulunduğunu belirterek, “Biri dindir, diğeri de Osmanlı İmparatorluğudur. İmparatorluğumuz bizi milletleştirdi. Bu tarihin icra ettiği bir şeydir. Rahmetli Erol Güngör Hoca, bizi tanımlarken ‘ümmet içinde millet olmak’ diye tanımlıyordu” dedi.
Millet, etnik kimliklerimizin aşıldığı yerde ortaya çıkar
Bir topluluk içerisinde yaşayan Kürtlerin, Türklerin, Türkmenlerin, Tatarların aynı milletten olduğunu kaydeden Bilgin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Milletleşme sürecesine şekil veren ağırlık olarak çoğunluk kim ise onun adı veriliyor. Halk, bir sınırlar içerisinde yaşayan topluluğu, millet ise ortak siyasal ve kültürel bağları ifade eder. Etnik kimlikler ile milletleri birbirine karıştırmamamız lazım. Millet aşamasına geçtiğimiz andan itibaren etnik kimliklerimiz folklorik bir değerdir, hatıradır ve kültürel bir değerdir elbette. Millet ise etnik kimliklerimizin aşıldığı yerde ortaya çıkar.”
Ulus devlet yeni bir devlet formasyonudur
Ulus devletin yeni bir devlet formasyonu, yeni bir devlet yapılanması olduğunu ifade eden Bilgin, “Ulus devlet de tarihin bütün zamanlarında yoktur. İmparatorluk içerisinde bu milletleşme süreciyle ortaya çıkmıştır. Bunu Fransa’da da görebiliriz. Ulusçuluk veya ulusalcılık, ümmet içinde milletleştiğimiz tarihsel yapıyı Selçukluyu ve Osmanlıyı reddeden sömürgecilerin kurduğu dünya görüşünün devamı olarak ortaya çıkan elitlerin, bir halkı kendi kültüründen uzaklaştırarak bir siyasi topluluk olarak uluslaştırma projesine dayanıyor” şeklinde konuştu.
Batılılaşma ideolojisinden yerliliğe dönüyoruz
Cumhuriyet’in batılılaşma yanlışı üzerinde ulus devlete geçtiğini dile getiren Vedat Bilgin, “Türkiye’de batılı kurumları transfer etmek üzere batıcı elitlerin yönetiminde kurulan ulus devleti bizim milletimiz siyaset yoluyla değiştirip milli devlete dönüştürmek istiyor. Bir anlamda batılılaşma ideolojisinden yerliliğe dönüyoruz. Kendi geleğenimize dönmek istiyoruz. Bugün siyasal elitlerin göstermiş olduğu reaksiyonun sebebi budur. Ulus devlet modelimiz batılılaşma ideolojisinin ürettiği bir şeydir. Türkiye’de ancak otoriter bir rejim kurularak hayatta kalabilirdi. Türkiye demokratikleştikçe ulus devletten yerliliğe, milliliğe, milli devlete geçiyoruz. Bir başka ifadeyle, otoriter devleti demokratikleştiriyoruz” ifadelerini kullandı.
Devlet karşısında sivil toplumun güç kazanması gerekir
Tarihi ve toplumsal mirasımızın medeniyet değeri haline gelen unsurlarının davranışlarımıza yansıyan boyutlarının daha çok etkin olabilmesi için demokrasinin, devlet karşısında sivil toplumun güç kazanması gerektiğini vurgulayan Bilgin, sözlerini şöyle tamamladı:
“Türkiye’de sorunun önemli bir boyutunun da, Türkiye’nin antidemokratik siyasi yapı ve unsurlarının yerli kültüre karşı batıcı tutumlarıyla geliştirdikleri kültür politikaları olduğunu unutmamamız gerekir. Bu anlamda batıcılık, antidemokratik siyasi yapıların halkta yaşayan milli kültürü tasfiye etme politikaları olarak uygulanagelmiştir. Batıcılık ideolojini benimseyen bu zümre, burjuvazinin fonksiyonlarından uzak fakat Batı burjuvazisinin oluşturduğu kurumları ülkeye transfer çabaları büyük bir sorun teşkil etmiştir” diye konuştu.