Memur-Sen Kadınlar Komisyonu’ndan Emani Davası Öncesi Açıklama
Sakarya'nın Kaynarca ilçesinde 9 aylık hamile olan ve tecavüz edildikten sonra 10 aylık çocuğu ile birlikte öldürülen Emani Al Rahmun cinayeti davası öncesi adliye önünde Memur-Sen Kadın Komisyonu tarafından basın açıklaması gerçekleştirildi.
Gerçekleşen dava öncesinde 53 STK adına Memur-Sen Kadın Komisyonu Başkanı Özlem Bağcı, açıklamalarda bulundu.
Bağcı, “Adice bir cinayetle üç buçuk milyonu ağırlayan bu milletin kadirşinaslığına gölge düşmeyeceğini biliyoruz. Bizler her hal ve şartta Suriyeli kardeşlerimize ensar olmaya devam edeceğiz. Ne bu milletin kadirşinaslığına gölge düşürenlere ne de Suriyeli kardeşlerimizi potansiyel suçlu, “tehlikeli yabancı”, “ekmeğimizi elimizden alarak obezleşen hırsızlar” şeklinde tanımlayan ahlaksızlığa meydan vereceğiz. Kardeşliğimizin daha da kavileşmesi için mücadelemizi sürdüreceğiz. Buna karşın düşüncesizce mültecileri bir iç siyaset malzemesine dönüştürenler nedeniyle, bir arada yaşama kültürümüzde kalıcı yaralar açılmaktadır. Nefret suçu kapsamında değerlendirilebilecek bu tavırların neden olduğu zihniyet yeni Emani’ler üretmesin diye bugün buradayız. Bu menfur hadiseyi unutmadan, merhameti çözümün bir parçası haline getirerek tekrarlarına engel olabileceğimize inanıyoruz” dedi.
“Türkiye’de misafir ettiğimiz üç buçuk milyonu aşkın Suriyelinin yaklaşık 1.5 milyonunu Suriyeli kadın mülteciler oluşturmaktadır” diyen Bağcı, “Kadın ve çocuklar, savaşın en büyük mağdurlarıdır. Bu kardeşlerimizin, ülkelerinde kalmaları durumunda ölüm istatistiklerine eklenecek birer rakamdan öteye geçmeyecekleri acı bir hakikat. Bu hakikat, merhametimizi perçinlemelidir. Mültecilere sığındıkları ülkelerde yeni travmalar yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur. Mülteciler birer siyasi aparat değil insan olarak görülmeli ve iktidarından muhalefetine herkes ve her kurum ülkemize sığınan bu kardeşlerimizin entegrasyonu için çaba sarf etmelidir” şeklinde konuştu.Vahşetin Etnik Kimliği, Meşru Mazereti Olamaz
Bağcı sözlerini şu şekilde sürdürdü: “İkinci dünya savaşı sonrasında dünyada yaşanan en büyük göç dalgası ile karşı karşıyayız. Uluslararası göçler, hem göç eden hem de göçü kabul eden toplumlar açısından birçok sorunu beraberinde getirmekte. Türkiye’ye dönük büyük göç dalgasının büyük toplumsal sorunlara sebep olmaması toplumun her kesiminin sorumluluk almasıyla mümkün oldu. Bundan sonra da yapılması gereken bu tabloyu koruyacak ve doğabilecek sorunları sıkıntısız bir şekilde aşabilmemizi sağlayacak tedbirlerin alınmasıdır.
Türkiye’nin verdiği destek dışında neredeyse kimsesiz bırakılan Suriyeli kardeşlerimizle bir arada yaşama kültürünü geliştirmekle yükümlüyüz. Bu bakımdan yapısal bir zeminde, salt devlet kurumlarının yanında sivil toplum örgütlerinin de katılacağı bir işbirliği zorunludur.
Sivil toplum alanında mücadele yürüten tüm örgütler olarak evlerinden zorla koparılmış bu insanları, “öteki” olarak değil insanlık ailesinin fertleri olarak görmek durumundayız. Memur-Sen olarak Sakarya’da yaşanan bu menfur olayı, “Vahşetin etnik kimliği, meşru mazereti olamaz” bilinci ile kınıyor faillerin en ağır ceza ile tecziye edilmesini talep ediyoruz. Bir zulümden kaçarken başka bir zulme kurban giden başka canların olmaması için hep beraber çalışmamız gerektiğine inanıyoruz. Bu vesile ile Emani ve yavrularına Allahtan rahmet, acılı ailesine sabırlar diliyor, adaletin tecellisi için çağrımızı ve kararlılığımızı yineliyoruz.”