Anadolu Yürüyüşü ve Yeni Türkiye
Çok değerli dava arkadaşlarım
Yeni bir yazıyla sizlerle birlikteyim. Memur-Sen'in değişmez yükselişini yaşadığımız bu günlerde, konfederasyonumuza bağlı sendikaların yetkilerini taçlandırdığı haberlerini alırken kaleme aldığım bu yazı ile, hem size şükranlarımı hem de gücünüzle gücümüz olduğunuz için teşekkürlerimi sunuyorum.
Kıymetli dava arkadaşlarım
Türkiye, uzun süredir ortak akıl kullanarak sivilleşme ve demokratikleşme noktasında hep ileri adımlar attı. Memur-Sen olarak, sahip olduğumuz yüksek sorumluluk bilinci ve donanımımızla Türkiye'yi yeni ve doğru bir düzleme taşımaya kararlı bu ortak aklın öncülerinden olduk. Bütün örgütümüz ve üyelerimiz, Yeni Türkiye idealinin bütün kulvarlarında millete karşı sorumluluğumuzun, medeniyet değerlerimize bağlılığımızın ve insanlığın ortak beklentilerine duyarlılığımızın bir gereği olarak gördük. Türkiye'nin demokratikleşmesine, özgürleşmesine yön verecek bir intizamla sivilleşme yolculuğunda, ortaklara öncülük yapmayı da cesur yüreklerle ortaklık kurmayı da vazgeçilmez olarak kabul ettik.
Dün olduğu gibi bugünde bu hedefleri ve hayalleri gerçekleştirmek için direniyor, onurlu bir mücadele veriyoruz. Ve yine dün olduğu gibi bugünde vesayet arayışlarına şahitlik ediyoruz. Türkiye'nin yolculuğunu akamete uğratmak, milletin idaresine ipotek koyarak yazdıkları senaryolarda ülkeyi kaosa götürmek isteyenlerin kirli planlarını hep birlikte gözlemliyoruz. Sivil siyasete karşı hakları ve hadleri olmadığı halde devletin kurumlarını, gücünü, mensubiyetleri bulunan yapının mülkiyetine geçirmek isteyenlerin karşısında durmaya devam edeceğiz. Bu tarz devletin gücünü sınayanların da kimler olduğunu ortaya çıkarmanın gerekli olduğunu vurguluyor, millet iradesine karşı kalkışma arayışı içerisinde olanlarla hukuk önünde hesaplaşılmasını istiyoruz.
Yeni vesayet arayışlarının faillerini yargı önünde hesap vermelerini sağlamak ve bir daha bu türden arayışlara tevessül etmeyecek şekle getirmek "Yeni Türkiye" idealinin bir gereğidir. Ancak izlenecek yolun yapı taşlarını insanı, kurumları, siyaseti ve nihayetinde devleti yoracak, yozlaştıracak bir intikam kurgusu ile değil, aksine devletin demokratik olarak kurumsallaşmasına, siyasetin normalleşmesine ve toplumun özgürleşmesine yol açacak olan bir intizam içinde gerçekleşmelidir. Bunun dışındaki her yöntem, kendi içimizde bitmez gerginliklerin, sınırları dışına çıkamayan Türkiye'nin, yakın tarihlerde kurtulmaya başladığımız gayri insani ötekileştirmenin yeniden sahne almasına ve bizim "Büyük Türkiye" idealinde yarı yolda kalmamıza sebep olacaktır.
Kıymetli dostlarım... Türkiye'nin son dönemine damga vuran "Büyük Türkiye" ve "Yeni Türkiye" gibi iki kavram var. Bu kavramları değerli kılan, milletin tarafından sahiplenilmesidir. Ancak, bu iki kavramın yorumlanmasında büyük bir hata yapıyoruz. Nedense hem yenilik, hem de büyüklük sadece devlet odaklı olarak düşünülüyor. Devlet olarak yeni ve büyük Türkiye diyoruz. Oysa büyüklüğün de yeniliğin de zemini millettir. Milleti medeniyet değerlerimizin aşığında fikri açıdan yenilemeden, milleti büyük düşünmeye yöneltmeden devleti yenilemenin ve sınırların ötesine etki edecek büyüklüğe kavuşmanın imkansız olacağını bilmeliyiz. Bu sebeple milletimizin taşıyıcı kolonu olan aile gerçeğini göz önünde bulundurarak hareket etmeliyiz. Değerlerinden uzaklaştırılan, aile iç dinamiklerini yitirmiş olan ve sadece kavga zemini üzerine kurulmuş bir aile saadetinin meyveleri de ne yazık ki çürük olacaktır. "Büyük Türkiye" hayallerini ise bu çürük kolonlarla inşa etmenin mümkün olmayacağının farkında olmalıyız. Erdemli evlat yetiştirmenin topluma faydalı bireyler kazandırmakla sonuçlanacağını unutmamalıyız. Ve değerler boyutunu düşünen, vicdan ve inanç unsurlarının da farkında olan imanla donatılmış yeni bir gençliğin şehbal açması tek temennimizdir.
Sevgili kardeşlerim! Memur-Sen olarak mali, sosyal ve özlük haklarıyla ilgili kazanımları artırma sürecini hiçbir zaman toplu sözleşme dönemiyle sınırlı tutmamıştır. 24 saat sendikacılık anlayışıyla yılın 365 gününü kazanım üretme zaman dilimi olarak gördük. Şüphesiz asli amacımız medeniyet ve insanlık davamızda, hedefimiz mazlum halklara yardım etmektir. Bu konuda bizi aracı olarak gören ve güvenenlerin, bizde gördüğü başarının sırrı kardeşlik bilinciyle şekillenen, alt dinamiğimiz olan yetiştirilme unsurumuzdur. "Kardeşi aç yatarken, tok yatanı bizden kabul etmeyen" bir düşüncenin etrafında toplananların İslam Coğrafyasında yaşananlara seyirci olmayacağını vicdan sahibi herkes bilmektedir. Bosna, Filistin, Suriye, Mısır, Arakan, Doğu Türkistan ve evimiz Soma'ya sahip çıkmak hepimizin asli görevidir.
Bakın Arkadaşlar! Davası olan bireylerin, hak yolda kazançları kadar, onu ayakta tutan dinamiklerinin de millet olması farklı bir şuurla mücadele etmemize yol açmaktadır. Evet bu dava imanın ve İslam'ın davasıdır. Bu davayı haykıran ve hiçbir zaman haklılığından zerre taviz vermeyenlerin davasıdır. Ülkemizi çok kısa bir süre önce şuan zor durumda kalan ülkelerin seviyesine getirmek isteyen, iç barışı, iç huzuru her zaman yıkma hayalinde olanların kavgalardan medet uman hallerini görünce şaşkınlıklarımızı gizleyemiyoruz. Okmeydanı'nda acılarımız üzerinden kaos, Gezi olaylarının yıldönümünde yeni bir kalkışma planlayanlar en fazla global odakların Türkiye'ye yönelik şer planlarına hizmet etmektedir. Yeterince düşmanımız varken, bir birimize düşman olmaya son noktayı koyduğumuz açılım projesinin meyvelerini verdiği yeni dönemlerde, kavgalardan medet umanların başka alanlara kaydığı da ne yazık ki görülmektedir. Asıl gündemleri aslında Köşk seçimlerini hatta yaklaşan genel seçimleri provoke etmektir. Milletin iradesini aynı 28 Şubat sürecinde olduğu gibi kafese alma çabasıdır. Anadolu yürüyüşünü engelleyip, sivil iradeyi alaşağı etme arayışıdır. Ancak tutmaz! Anadolu bir kez daha iradesine sahip çıkarak, ortak değerlerine savaş ilan edenlerin şer planlarını boşa çıkarır ve kardeşlik hukukumuza sahip çıkarak "Büyük Türkiye" idealine sahip çıktığını haykırır. Bu haykırışa kulak vermeyenler yalnızlaşır, haykırışa destek verenler tarihin altın sayfalarında yerini alır.
Kıymetli arkadaşlarım davası millet olan, davası hak olan bir ailenin her gün büyümesi ve bu büyüme sonrasında bol kazanımla tarih sahnelerine silinemeyecek eserler bırakan büyük bir ailenin mensuplarısınız. Yarınları için dertlenen bireylerin, yarınlarına bırakacağı sağlam bir geleceği vardır şüphesiz. İşte bu geleceği birlikte hazırlayacağız inşallah. Bir sonraki sayımızda buluşuncaya dek esenle kalın...