Sendikal Haklar Brüksel'de Masaya Yatırıldı
Sendikal haklar mevzuatına yönelik üst düzey çalışma grubu Brüksel’de toplandı. Toplantıda Türkiye’de sendikal hakların ILO sözleşmesi doğrultusunda düzenlenmesiyle ilgili gelişmeler konuşuldu.
Türkiye-Avrupa Birliği müzakere sürecin de önemli bir nüans noktası olarak yer alan Sosyal Politika ve İstihdam hakkındaki 19.faslının da açılabilmesi için ön şartlardan biri olan, Türkiye'deki Sendikal Hakların konuşulduğu toplantıya Memur-Sen Konfederasyonu adına Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı ve Sağlık-Sen Genel Başkanı Metin Memiş ve Genel Başkan Danışmanı Osman Timurtaş katıldı.
Avrupa Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Başkan Yardımcısının başkanlığında toplanan komisyona ayrıca, Ülkemizdeki Memur Sendikaları, İşçi, İşveren sendikası, Çalışma Bakanlığı Müsteşar yardımcıları, Çalışma Genel Müdürü, ILO, Avrupa Sendikalar Konfederasyonu, Epsu, Busines Europe ve diğer bazı sivil toplum kuruluşlarından üst düzey yöneticiler katıldı.
Toplantıda işçi ve memur sendikaları kanununda yapılan değişiklikler, Türkiye'deki Sosyal Diyalog mekanizmaları ve etkinlikleri konusunda görüşlerini ifade eden katılımcılar 19. fasılın açılıp açılmaması yönünde kurumsal görüşlerini ifade ettiler.
Avrupa Komisyonu’ndan ve diğer uluslararası kuruluşlardan katılanların da görüş belirttikleri iki panelin ardından tartışma bölümlerine geçildi. Toplantıda Memur-Sen adına konuşan Metin Memiş, Türkiye’nin AB ile yürütmekte olduğu katılım müzakereleri açısından son derece önemli olan “Sosyal Politika ve İstihdam” başlıklı 19. Fasıl’la ilgili bu çalışmanın içerisinde Memur-Sen olarak bulunmayı ve katkı sunmayı önemsediklerini söyledi.
Türkiye’nin geçmişten günümüze kadar olan sosyal, demokratik ve sendikal gelişimleri hakkında bilgi veren Memiş, “Uluslararası sözleşmelerin iç hukuk normlarından öncelikle uygulanmasına imkan veren Anayasanın 90 ncı maddesini diğer hükümlerden ayrı tutmak gerekir. AB üyelik sürecinin etkisiyle Anayasada yer aldığını söylemenin çok da yanlış olmayacağını düşündüğüm 90. Madde, sendikal örgütler açısından son derece önemlidir. Bu madde, konumuz ve konumumuz itibarıyla sendikal hakların uluslararası garantörü konumundaki ILO’nun sözleşme ve kararlarının Türkiye’de uygulanma zorunluluğunun yanında AB müktesebatının da iç hukuka göre öncelenmesinin de dayanağıdır. Bunu şunun için ifade ediyorum, ILO sözleşme ve kararlarında ya da AB müktesebatında yer alan bir uygulamanın ya da ilkenin Türkiye’de hayat bulmaması bu madde bağlamında ancak ve ancak hukuka aykırılık olarak ve uygulama eksikliği olarak değerlendirilmesidir” diye konuştu.
Genel Başkan Yardımcısı Memiş, Türkiye’de kamu sektörü bağlamında emek örgütleri ile işveren arasındaki ya da emek örgütü üyeleri ile işverenler temsilcileri arasındaki ilişkilerin tek ve mutlak etkileyici unsurunun Türkiye’nin iç hukuk normları olduğunu söylemek Anayasal bir hata olacağını belirterek şunları söyledi:
“Gelinen noktaya veya yürütülemeyen süreçlere, hatta olması gereken sosyal diyalog türlerine dair her eksiklik, her yanlışlık sadece iç hukukunun değil İLO normlarının ve AB müktesebatının da eseri olarak değerlendirilebilir. Bu genel anayasal çerçeveden sonra, Türkiye’nin sendikal haklar mevzuatının kamu sektöründeki sosyal diyalog süreçlerinin, imkan ve fırsatlarının neler olduğunu kısaca ifade edelim. Öncelikle, sendikal örgütlenme ve hakların kamu sektöründeki yasal düzlemi hiç şüphesiz 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nu olduğunu ifade edelim. Bunun yanında, 4688 sayılı Kanun’da hüküm bulunmayan hallerde 6356 sayılı Kanun hükümlerine yönelik genel atıf yapılması nedeniyle bu bağlamda bu kanun da kısmi anlamda kamu görevlileri açısından uygulanabilir niteliktedir.”