ORTAKÖY: DOĞU AFRİKA’DA GELİŞMİŞ ÜLKELERE RASTLAYAMADIK
Memur-Sen Genel Basın ve Halkla İlişkiler Sekreteri Halit Ortaköy, halkının açlık sebebiyle ölümle pençeleştiği Doğu Afrika’da gelişmiş ülkelerin izine rastlanmadığını söyledi. Halit Ortaköy, başta Memur-Sen olmak üzere çeşitli sivil toplum kuruluşları tarafından gönderilen yardımların dağıtımına bizzat katılmak ve bölgedeki durumu görmek için gittiği Doğu Afrika ülkelerinden önceki gün döndü.
Yardımların dağıtılması ve bu ülkelerde yaşanan insanlık dramıyla ilgili izlenimlerini paylaşan Ortaköy, 550 bin mültecinin yardım beklediği Daadap Kampı’nda yedi gün kalarak, yardımların dağıtılması organizasyonlarına katıldığını, bu süre içinde büyük bir insanlık dramına şahit olduğunu belirtti. Bu dramın yaşandığı Somali’de dünyanın gelişmiş ülkelerinin izine rastlayamadıkların da ifade eden Halit Ortaköy, “Bu konuda en büyük duyarlılığı gösteren milletimize karşı Somali halkının ne kadar minnettar kaldığını yakinen müşahade ettik. 550 bin kişinin adeta bir ölüm yolculuğu geçirerek ulaştığı kampta bulunanlar, dünyadan tecrit edilmiş bir görüntü veriyorlar” şeklinde konuştu.
Ülkemizde toplanan yardımların en kısa zamanda bu ülkelere ulaştırılması gerektiğini kaydeden Halit Ortaköy, bunun gerçekleşmemesi halinde kitlesel ölümlerin yaşanabileceğini ifade etti.
Memur-Sen Genel Basın ve İletişim Sekreteri Halit Ortaköy'ün 'Somali İzlenimleri'...
AÇ UYUYAN ve AÇLIĞA UYANANLARIN ÜLKESİ
2011 yılı Ramazan-ı Şerif ayını idrake hazırlanırken, kara kıtanın yine karalar bağladığı ve açlıktan ölümlerin gittikçe arttığı haberleri medyaya düştü. Özellikle Somali’ ye ait görüntülerin aziz milletimizin kalbinde, gönlünde makes bulmasıyla hemen bir hareketlilik, bir canlılık kendini gösterdi ve pek çok kurum ve kuruluş ardı ardına Afrika’ ya yardım kampanyaları başlattılar.
Biz de konfederasyon olarak bağlı sendikalarımızın genel başkanlarıyla yaptığımız toplantıda; Ankara’ da ve ülke genelinde bu yıl yapılacak bütün iftar proğramlarını iptal ederek bedellerini yardım kuruluşlarımız kanalıyla acilen Afrika’ ya ulaştırmaya karar verdik. Kısa sürede toplanan meblağları da başta Kızılay olmak üzere, İHH, Can Suyu, Kimse Yok mu, Deniz Feneri ve Yardım Eli gibi güzide kuruluşlarımıza bir proğramla takdim ettik.
Bütün bu gayretler, Ramazan ayının bereketi ile birleşmeli ve bir an önce çok zor durumdaki İsmailoğulları (Somali)’ na ulaştırılmalıydı. Aksi halde, gecikme yüzünden hayatını kaybedeceklerin vebalini kim taşıyabilirdi?
Kuraklık ve uzun zamandır devam eden iç savaş sebebiyle aç-susuz yüzlerce kilometrelik ölüm yürüyüşlerine başlayan ve bir kısmı kamplara ulaşma imkanı bulabilen bu insanların çığlığına kulak vererek bölgeye giden kuruluşlarımızın birlikteliği, Somali’ ye bizzat gitmek suretiyle, durumu yerinde tesbit etmek ve yardımların dağıtımına nezaret etmek bakımından da sürdü.
Anadolu’ nun değişik kentlerinden farklı yardım kuruluşlarını temsilen gelen ve uzun yola çıkmaya hüküm giymiş onsekiz gönüldaşla l5 ağustos’ ta Sabiha Gökçen Havaalanı’ nda buluştuğumuzda, aynı gayeye matuf adanmışlığın tezahürüne bir kez daha şahit olduk. Önce BAE Şharjah havaalanı, sonra Kenya’ nın başkenti Nayrobi, oradan Kenya – Somali sınırına yakın Garissa şehri ve güvenlik nedeniyle silahlı korumalar olmaksızın geçişimize izin verilmeyen meşhur Daadap kampı yolu…
Yollarda gördüğümüz hayvan iskeletleri, durumun vahametini işaret etmeye başlamıştı. İftar saatinde ulaştığımız kampta bize ilk verilen bilgilere göre; Daadap Kampı, l991 yılında çıkan iç savaş sırasında yurdundan yuvasından olan mülteciler için BM tarafından yapılan 90 bin kişi kapasiteli bir kamp iken, şimdi resmi rakamlara göre en az 550 bin kişi bu kamplara sığınmış durumda ve bu sayı hergün binbeşyüz kişi artıyor. Kamplara resmi olmayan yollardan girenlerin sayısı bilinmiyor. Yirmi yıl önce buraya gelenlerin bir kısmı evlerine geri dönse de çoğu burada kalıyor ve kendilerine özgü bir kent oluşturuyorlar.
Ama şimdi durum çok daha farklı ve şartlar çok ağır…Tam beş yıldır hiç yağmur yağmamış. Civardaki 180 su kuyusundan sadece 8 tanesi, 70 göletten sadece 3 tanesi kalmış..Hayvanlar ölmeye başlayınca, insanlar da ölmeye başlamışlar.Çünkü insanlar, hayatlarını büyük ölçüde hayvanlarına bağlı devam ettiriyorlar.
Sanki derin bir tuzak kokusu hissediliyor olup – bitenden. Bir ülkenin resmen içi boşaltılıyor. Somali sürekli göçüyor. Güvenlik endişesi ile iç kesimlere yardım ulaştırılamayınca, insanlar yardım alma ümidi taşıdıkları yerlere gidiyor.İç savaş dolayısıyla dış destek alan gruplar ve çeteler, gittikçe güçleniyor, soyguna, tecavüze, adam öldürmeye devam ediyorlar..Böylece ülkenin birileri tarafından teslim alınma süreci kolaylaştırıyor.Şu anda bu kampa sığınan ve sığınacak olan bir milyon insanın da geri dönme ihtimali çok zayıf..Bu bölgenin ileride Kenya – Somali arasında büyük sorunlara gebe olduğu aşikar..Bu, şimdiden dile getiriliyor.
Yardımlar, bu kampın yirmi yıllık sakinlerinden oluşan partnerlerimizin büyük gayretleri ile gerçekleşiyor. Gıda yardımı için öngörülen erzak (un, pirinç, yağ, süt ve şeker) , gece boyunca tasnif ediliyor. Bir yandan da sabaha kadar kamp alanında daha önce yardım almamış, yada acil yardıma muhtaç olanlar belirlenerek kendilerine mühürlü bir kağıt verilerek ertesi gün dağıtım noktasına gelmeleri söyleniyor. Her gün yaklaşık iki bin çadıra böylece erzak dağıtımı ulaştırılmış oluyor. Sistematik şekilde devam eden yardımlar pek çok kişiyi hayata döndürüyor ama nereye kadar?
BM burada da kayıtsız..Yardımları dağıtma konusundaki gevşekliğinin yanı sıra , kimlere yardım ettiği ile ilgili şaibeler de yaygınlaşmış durumda.
Daadap kampının dört büyük kamp alanından İFO 1-2, Hegedere, Degehaley kamplarının her birinde erzak dağıtımının ne kadar büyük bir sabır, tevekkül, olgunluk ve düzen içinde gerçekleştiğine tanık olduk. Bu aç- biilaç insanlar, bize ne kadar minnettar olduklarını ifade ederken aynı zamanda kendileri açısından çok daha önemli gördükleri bir ihtiyaçlarından bahsettiler. Göç yaşamadan önce hafızlık eğitimine başlayan çocukların hafızlıklarının yarım kalması, en büyük sorunları.Bunun için adına “duksi “ dedikleri hafızlık odaları yapılması gerekiyormuş.O zaman fark ettik ki, buradaki yetişkinlerin ve çocukların çoğu hafız. Her türlü çaresizliklerine rağmen, Müslüman olmayanlardan yardım kabul etmeme hassasiyetlerini sürdürmeleri de bir başka ibretlik duruş olarak karşımızda…
Bir sahra çadırında sağlık taraması yapıldığı ve çocuklarla kadınların muayene edildiği söylenince, çadıra girip içeriye göz attığımızda; Türkiye’ den gelmiş dört genç doktor kızımızın ülkelerinden çok uzaklarda, hiç tanımadıkları, renkleri, dilleri farklı insanlara faydalı olmak için cansiperane bir gayretle çalıştıklarını görmekle gözyaşlarımıza mani olamadık. Uluslar arası Doktorlar Birliği’ ni bir kez daha tebrik ve takdir ettik.
Sonuç olarak;Yüzbinlerce çadırın içine sıkıştırılmış bu insanların ne yazık ki beklemekten, sadece beklemekten başka yapacağı hiçbir şey yok. Kimi mi? Tabii ki insanlığı…
Ne var ki, bu insanlar, bu halleriyle tıpkı Hz. Peygamber ve ona inananlara Mekkelilerin boykot uygulamasıyla çölde açlığa, susuzluğa ve ölüme mahkum edilişlerine benzer bir hali yaşıyorlar..
Somali halkı, bu uzun, meşakkatli yollarda yada kamplarda ölebilir, sürünebilir ve ülke kolayca teslim alınma kıvamına getirilebilir hesabını yapanlara, bizim aziz milletimizin bu mazlum ama mağrur insanları sahiplenme duygusu, hamiyeti, cömertliği, fedakarlığı ve asıl önemlisi vicdanı mutlaka mani olacaktır. Başta İHH olmak üzere gece gündüz Afrika için çalışan bütün kurum ve kuruluşlarımıza (Kimse Yok mu, Can Suyu, Deniz Feneri, Yardım Eli, Wefa, İhya-Der, Ez-Zakat , Zem zem Fondation ) daha çok güvenerek, daha çok yardımın daha kısa süreler içinde intikali sağlandığında bütün hesaplar değişecek, Somali, aç uyuyanların ve açlığa uyananların ülkesi değil, huzurlu, mutlu ve müreffeh insanların yurdu olacaktır..