Onurlu Sendikal Yürüyüşümüz
Değerli gönül dostları,
Öncelikle omuz omuza, gönül gönüle verip her türlü olumsuz şartlara rağmen, gece-gündüz demeden, kimi zaman ailesinden uzak, adanmışlık ruhuyla erdemli mücadelesini sürdüren, bütün hizmet kollarındaki sendikaları ile yetkili, Konfederasyonumuz MEMUR-SEN’deve yetkili sendikamızda bu anlamda nöbet tutan; bütün başkanlarımıza, temsilcilerimize, il/şube yönetim kurulu üyelerimize, genel merkezlerdeki mesai arkadaşlarımıza, pek değerli üyelerimize ve sendikal tarihimizde emeği geçen herkese sonsuz şükranlarımı sunuyorum.
Sendikal mücadelemizi; ülkemizin sosyo-politik ve sosyo-ekonomik yapısını, statühukukumuzu, kamu personel sistemimizi,evrensel norm ve standartları her zaman göz önünde bulundurarakbüyük bir hassasiyetlevermekteyiz. Fizikte hareket ne derece önemli ise, sendikal stratejilerimizde de bu unsurlar ve sürecin bütünü de o derece önemlidir, anlamlıdır. Bizler sadece bu formeletkenlerle değil; informel etkenleri ve bu etkenler arasındaki çok boyutlu fevkalade derin, rasyonel ilişkiler boyutunu da görerek aydınlık yarınlara kararlı ve emin adımlarla yürümekteyiz. Fevkalade dinamik, girift, çok etkenli, çok boyutlu bu süreçte her zaman insanı, insan onurunu, emeği, alın terini, hakkı, hukuku, demokrasiyi, özgürlükleri, ülkemizi, milletimizi ve hakkı çiğnenen tüm dünya mazlumlarını merkeze koyduk.
Yetkili Konfederasyon MEMUR-SEN vebütün üyelerimizin ve çalışanlarımızın on bir yetkili sendikamızla,her türlü yasal platformlarda, bir taraftan üyelerimizin, çalışanlarımızın özlük ve mesleki kazanımları adına mücadele ederken; diğer taraftan dış mihraklar, istihbarat örgütleri, kökü dışarıda kendisi içeride olan piyonları, terör örgütleri, ulusal birlik hareketi platformu, darbe yandaşları gibi her türlü, millete ve millet egemenliğine savaş açmış, musallat olmuş, şer odakları ve figüranlarının asırlardır ülkemiz ve milletimiz üzerinde oynadıkları karanlık ve kirli oyunlarını bozma adına milletin ve milletin değerlerinin yanında yer aldık. Demokratik, hukuk devleti anlayışının tam anlamıyla yerleşerek, ülkemizin ne aç hürlerin ne de tok esirlerin ülkesi olması yerine karnı tok sırtı pek, özgürlüklerin doya doya yaşandığı, sosyal ve sendikal hakların vücut bulduğu büyük bir Türkiye idealimizden bir an bile geri durmadık.
Değerli kardeşlerim,
Gün geldi Ağrı Dağı’nı sırtlandık omuzumuza. Gün geldi üstad Necip Fazıl Kısakürek’in tabiriyle bir üveyik misali binbir başlı kartalı, MEMUR-SEN vizyonundan ve misyonundan zerre kadar taviz vermeden, başımızda taşıdık. Gün geldi sendikacılık adına hiçbir şey ortaya koyamayan birtakım vizyonsuz ve ufuksuz sendikacıların eşi benzeri görülmemiş iftiralarına, bühtan ve cerbezeci yalanlarına hedef olduk. Gün geldi devletin, milletin emaneti olarak kendilerine, yine devlete ve millete hizmet etmek için verilen koltuğu ve gücü kurumsal yapılarının aleyhine kullanan hiçbir insana yakışmayacak kibir ve mağruriyet içindekilere, çekinmeden, tereddüt göstermeden, mert bir Anadolu delikanlılığına yakışan bir yiğitlik ve üslupla dur dedik. Yine de o zavallılara eyvallah etmedik. Her zorluğa aldırmadan 790 bini aşkın üyemizin onurunu koruma adına başımızı bir milim dahi eğmedik. Gün geldi her bir çalışanımızın, MEMUR-SEN’imizin yıldızları ve gurur kaynağımız üyelerimizin ekmeğini, haklarını büyütme, özgürlüklerini genişletme uğruna hiçbir fedakarlıktan kaçınmadık. Genel yetkili sendika ve Konfederasyon olmanın onuru ve sorumluluğuyla, ilgili kurumlarımızda çalışan siz değerli mesai arkadaşlarımız, kıymetli eşleriniz, çocuklarınız ve aileleriniz için Kurum İdari Kurullarında, Toplu Görüşme ve Toplu Sözleşme masalarında, Kamu Personeli Danışma Kurullarında, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunda sabahlara kadar derin bir hassasiyetle mücadele verdik.
Rakiplerimize her alanda ezici bir fark atarak istikrarlı büyümemizi sürdürdük. Büyük olmak kadar zirvede kalabilmek ve o zirveyi hep yukarılara taşımak son derece önemliydi; ancak bu gücü değer sendikacılığı ile buluşturmanın çok daha anlamlı, çok daha değerli, çok daha ahlâklı olduğunu açık yüreklilikle belirtmek istiyorum. Gurur duyduğumuz kadirşinas teşkilatlarımızın, bu güne kadar planladığımız bütün hedeflerimizi gerçekleştirmiş olması her türlü takdirin üzerindedir.
MEMUR-SEN ve sendikalarımız olarak, üstlendiğimiz misyon ve vizyonumuz doğrultusunda herkesin derdini dert edindik. Tarık Bin Ziyad misali gemileri yakarak çıktığımız bu kutsi ve soylu sendikal mücadelemizde hiçbir zaman geriye dönmeyi asla düşünmedik; daima ilerledik. Bütün çalışmalarımızda ve faaliyetlerimizde bize verilen bu ağır sorumluluğun bilinciyle hareket ettik. Aziz milletimizin ve bütün dünya mazlumlarının yanında olduk. Ekmek, emek mücadelemizi özgürlük mücadelemize katarken bir taraftan da Arakan’dan Somali’ye; Doğu Türkistan’dan Mısır’a; Afganistan’dan Suriye’ye; Pakistan’dan Irak’a; Çeçenistan’dan Balkanlara, Bosna’ya, Sarayova’ya; Maldivler’den, Gazze’ye, Filistin’e ve yer kürenin her yerinde Siyonist İsrail, ABD ve Batı emperyalizminin zulmüne maruz kalmış tüm kardeşlerimizin, dünya mazlumlarının ulusal ve uluslararası kamuoyu nezdinde tutan elleri, haykıran güçlü sesi olduk. MEMUR-SEN olarak ülkenin birliği, dirliği ve kardeşliği için, çalışanlarımız ve dünya mazlumları için üzerimize hangi görev hangi sorumluluk düşüyorsa bugüne kadar yaptık; bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Bizim farkımız; ülkemizdeki sorunlara duyarlı olmanın yanında, makro ölçekte dünyanın tamamına küresel bir gözle bakabilmektir. Nasıl ki Van Depremi, Soma ve Ermenek Maden Faciaları, bizi kalbimizin en derin yerinden vurmuşsa; Filistin’de akan kan da Arakan’da yakılan insanlık da Mısır’daki gözyaşı da Doğu Türkistan’daki, Afganistan’daki, Kobani’deki ve Suriye’deki zulüm ve katliam da bizi sinemizden vurmuştur, vurmaya da devam etmektedir.Evet, birinci derecede öncelikle üyelerimize karşı sorumluyuz; ama aynı zamanda büyük bir medeniyetin müntesipleri olarak aziz milletimize ve tüm insanlığa karşı ahlâken, vicdanen sorumlu olduğumuzu da unutmamamız gerekiyor.
İşte MEMUR-SEN olarak bizler, MEMUR-SEN Kurucu
Genel Başkanımız Merhum Mehmet Akif İnan’ın Mescid-i Aksa şiirinde ‘’Gözlerim yollarda bekler dururum / Nerde kardeşlerim diyordu bir ses / İlk Kıblesi benim ulu Nebi’nin / Unuttu mu bunu acaba herkes’’ şeklinde ifade ettiği gibi dünya mazlumlarının bu sesine, bu çağrısına kulak veriyoruz.
Sevgili dostlar,
MEMUR-SEN’de umutsuzluk olamaz. Biz gelecekten umutluyuz ve bu umudumuz da bizim sorumluluğumuzu ve çalışma azmimizi artırıyor. Evet, gelecek aydınlıklarla dolu; ancak bilmeliyiz ki bu aydınlık; bize, hepimize bağlı. Bizlerin, hepimizin dün, bugün, yarın ve ertesi gün neler yaptığımıza, yapacaklarımıza ve sorumluluklarımızın gereğini ne derece yerine getirip getiremeyeceğimize bağlı. Bu aydınlık; ne kadar rasyonel ve bilinçli çalıştığımıza, ne kadar ter akıttığımıza ve doğru tercihler yaptığımıza, düşüncelerimize, isteklerimize, yargılamalarımıza, amaçlarımıza ve tüm bunlar üzerindeki isabet ve kararlılığımıza bağlı. Bu yalın gerçek, her birimiz adına çok önemlidir. Bu yüzden asla ihmal edilemeyecek tarihi sorumluluğumuzun olduğu gerçekliliğinden hareketle her birinizin çok iyi bildiği bu hakikatleri tekrar hatırlatmak isterim. Baki selam ile…