Karma Eğitim Mecburiyetine Son Verilmeli
Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, karma eğitim mecburiyetine son verilmesi gerektiğini belirterek, "İsteyen karma okula, isteyen İstanbul Erkek Lisesi'ne isteyen, Çamlıca kız lisesine isteyen İzmir Kız Lisesi'ne çocuğunu göndersin" dedi.
Eğitim-Bir-Sen Akdeniz Bölge Toplantısı Alanya’da yapıldı. Toplantıda konuşan Ahmet Gündoğdu, “28 Şubatçı Bakan Bostancıoğlu halk eğitim merkezi yetişkinler için dikiş, nakış kurslarına hiçbir erkeğin müracaat etmemesine rağmen karma mecburiyeti dayatmıştı. Artık diyoruz ki bu karmaşık kafaya son verin, karma mecburiyetini kaldırın. Çocuğunu, isteyen karma okula, isteyen İstanbul Erkek Lisesi’ne, isteyen İzmir Kız Lisesi’ne göndersin. Geçen yıl İzmir Kız Lisesi’ne okul müdürü üyemize, ‘burada okuyan erkek öğrenciler, okuduğu okul sorulunca ne cevap veriyor’ dedim; okulun adı hala İzmir Kız Lisesi, İstanbul Erkek Lisesi’nde de kızlar okuyor. Bu okullarda okuyan çocuklara, bu kötülüğü yapmaya gerek yok. Demokratik ülkelerde demokratik tavır nedir, siz karma okulların yanına isteyen anne ve babalar için karma olmayan kız ve erkek liseleri açarsınız, gerekli yasal düzenlemeler yapar, bu okulların kapısına kilit vuran Bostancıoğlu’nun genelgesini yırtar atarsanız bu sorun çözülür” şeklinde konuştu.
Sendikacılığın Üç Ana Maddesi Var
Sendikacılığın örgütlenme, toplu pazarlık ve değerler gibi üç ana maddesi olduğunu ifade eden Gündoğdu, “Toplu pazarlık ve örgütlenmede elbette ücret sendikacılığının hakkını vermek zorundayız. İnsan onuruna yakışır mücadele etmek asli görevlerimiz arasındadır. Eğitim-Bir-Sen için, Memur-Sen için ücret asla amaç olamaz; sadece araçtır. Tıpkı sendikamızın medeniyet davamıza hizmet etmek için bir araç olduğu gibi. İlk toplu sözleşmeyi, imza atmadan tamamlamıştık. Bunun getirdiği sorunları bir yıl boyunca yaşadık. Şimdi, rahmetli Erbakan ve rahmetli Özal’dan sonra en iyi sözleşmeye imza attık. Değerler sendikacılığı adına ise ‘Mısır İçin Direniş, İnsanlık İçin Diriliş’ mitingiyle Türkiye’den en yüksek sesi çıkarttık. Suriye için 130 bin TL ile ilk mali yardımı başlatan kurum olarak Filipinler’deki mazlum ve mağdurlar için Hak-İş ile birlikte 100 bin TL ile yardım kampanyasını da başlattık. Filipinler’de halkın yüzde 92’si gayrimüslim, hiç önemli değil; mazlumun, mağdurun ırkına, cinsiyetine, dinine bakılmaz” diye konuştu.
Darbecilerden Ekmek Bile Gelse Şüphe ile Bakacağız
Türkiye’de 24 Kasım’ın Öğretmenler Günü olarak kutlandığını, asıl Öğretmenler Günü’nün ise 5 Ekim olduğunu ifade eden Gündoğdu, “Darbecilerden ekmek bile gelse şüphe ile bakacağız, biraz dikkatli olmak lazım. Onun içerisine ne katılmış bakmamız lazım, bu zamana kadar 82 model yönetmelikle bu ülkede haklar gasp edildi. 1981 yılında da ‘öğretmenler, size bir gün vaat ediyorum’ diyen darbeciler çıktı. Bir taraftan ‘darbeciler yargılansın’ diyeceğiz diğer taraftan onların bizlere dayattığı günlere önem atfedeceğiz, artık normalleşme topyekûn olsun diyoruz” şeklinde konuştu.
Taşın Altına Elimizi Değil, Bütün Vücudumuzu Koymaya Hazırız
Dershaneler konusunda sağduyu çağrısı yapan Ahmet Gündoğdu, şunları söyledi: “Öncelikle demokratikleşme, eğitim gibi Türkiye’nin en önemli iki konusu uluorta, tarafgirlik oluşturarak duygusal paslaşmalarla konuşulamaz. Dershaneler kapatılmamalıdır doğru, dershaneler kapanmalıdır daha doğru. Eğitim sisteminin sınavları amaç haline getiren, eleyen yapısını değiştirerek, 127 bin öğretmen açığını gidererek, test ile tost arasına sıkıştırdığımız çocukları değerler eğitimi ile buluşturarak dershanelere ihtiyaç kalmadan kapanmalıdır. Dershaneler sebep değil, sonuçtur, yan üründür. Devletin, asıl üretmesi gereken ürünü üretemediği için yan ürünlere ihtiyaç duyulmuştur. Asıl ürünü ortaya koyduğun zaman dershaneye zaten ihtiyaç kalmayacak. Onun için altını çizerek söylüyorum: Dershaneler kapatılmamalı, kapanmalıdır. Dershaneleri işletenler, ‘bu eğitim sistemi yarışında çocuğumun bir adım önde olmasını istiyorum’ diyen vatandaşın isteğini karşılıyor. Vatandaş daha çok neti olan daha değerli anlayışına kapılıyor, öyle bir şey olmaz. Daha çok neti olan değil, ahlaklı olan, erdemli olan, hayata hazırlayan bir sistem geliştirmeliyiz. SBS ile ilgili bir düzenleme yapıldı. 1 yılda dershaneye giden öğrenci sayısı 280 bin azalmış. O zaman eğitimin verildiği yer olan okulu diploma doldurma yeri olmaktan, biz öğretmenleri de diploma doldurma memuru olmaktan çıkarmalıyız. Kimya, fizik, tarih ve coğrafya derslerine ilgi çok az, müzik, resim, din bilgisi derslerinin ise karşılığı yok, böyle bir sistem olmaz. Onun için Sayın Bakana çağrıda bulunuyorum. Yetkili sendika olarak taşın altına elimizi değil, bütün vücudumuzu koymaya hazırız. Eğitim sisteminde insanı yetiştiren, değerleri öne alan, sınavlarda elemek zorunda kaldığımız öğrenci yerine kaliteli eğitime geçelim. Anadolu lisesi, fen lisesi, öğretmen lisesine giden öğrencinin zaten yüzde 99’u üniversiteyi kazanıyor. Dershanelerin birçoğu da bu zeki çocukları alıyor, ona elbise giydiriyor, Türkiye birincisi çıkartıyor. Türkiye birincisi çıkarmayan dershane yok. 1 milyon 800 bin gençten, 400 bini yerleşiyorsa, 1 milyon 400 bini her yıl eleniyorsa bu eleme sistemi masaya yatırılmadan dershaneleri kapatıyorum yaklaşımı doğru olmaz. Buradan çağrı yapıyorum, devletin milletinden, milletin devletine geçişte yüzde 58 ile öncülük yapanların kavgası, hayırcıların ekmeğine yağ sürüyorsa hiçbir tarafın buna tahammülü yoktur, bu vebaldir. Büyük fotoğrafa bakıp büyük Türkiye’nin daha da büyümesi için sorumluluk üstlenmemiz gerekir.”