Günlük Sağlık Uygulamalarında Helal-Haram İlişkisi Konferansı
Tarım-Orman Çalışanları Birliği Sendikası (Toç Bir-Sen) ve Genç Memur-Sen tarafından “Günlük Sağlık Uygulamalarında Helal-Haram İlişkisi” konulu konferans düzenlendi.
Memur-Sen Genel Merkezi’nde düzenlenen konferansın açılış konuşmasını yapan Memur-Sen Genel Başkan Vekili ve Toç Bir-Sen Genel Başkanı Günay Kaya, böyle bir toplantının gerçekleşmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. İnsanların sağlık ve bilimsel açıdan helal ve harama daima dikkat etmesi gerektiğini belirten Genel Başkan Kaya, düzenledikleri konferansın insanların günlük yaşantılarında daima karşı karşıya kaldıkları bu hususun önemini idrak etmelerinde büyük katkı sağlayacağını belirtti. Kaya sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz Toç Bir-Sen olarak helal gıda mevzusuna büyük önem veriyoruz. Bunun nedeni “insan ne yiyorsa odur.” Helal ve haram çizgisi nedeniyle Müslümanlar da her insanın yediğini yememelidir. Gıda biyolojik olarak yaşamın temelidir. Kur-an’ı Kerim’de açıkça “helalen tayyiben” emrine binaen temiz ve helal gıdalarla beslenmek zorundayız. Günümüzdeki ne olduğu belli olmayan gıdalar pimi çekilmiş bomba gibidir. Hiç kimse evine böyle gıdalar götürerek sevdiklerinin üzerine bomba atmaz. Bu sebeple yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz yani kısacası kullandığımız her ürüne dikkat etmeliyiz” dedi.
Dünyada ilk kez geliştirilen yeni tedavi yöntemlerinde imza sahibi olan ve kendi adıyla anılan bilimsel buluşu Amerikan Fizyoloji Derneği Yayın Organı tarafından onanmış olan Doç. Dr. İlker Alat ise, konferansta günlük sağlık uygulamalarında helal-haram ilişkisini örneklerle anlattı. Hastanelerdeki tedavi yöntemleri ve tedavide kullanılan araçlara değinen Alat, içerdiği ‘heparin’ maddesinden dolayı serum takılan her insanın domuzla tanışmış olduğunu kaydetti.
Doç. Dr. Alat konuşmasında; “Gelişen teknoloji ve bilgi birikimiyle insanlığın doymak bilmez açlığına çare bulmak amacıyla hayatımıza neredeyse her gün yeni bir keşif girmektedir. Buradaki temel sorun bu tarzdaki keşiflerin günümüzde ve yakın geçmişimizde daha ziyade gayr-ı müslim alem tarafından gerçekleştiriliyor olmasıdır. Çünkü İslam aleminin beşeri bilimcileri, Allah’ın “oku” emrini unutup okumak yerine kopya etmeyi yeterli görüyorlar. Bu nedenle de Müslüman topraklarda yaşayan halk, yüzünü ve gözünü gayr-ı müslim batı topraklarına çevirdi ve oradaki uygulamaları geçer akçe kabul etmek zorunda kaldı” dedi.
Doç. Dr. İlker Alat, domuz ve domuzdan elde edilen katkı maddelerinin sadece gıda alanında değil hayatımızın hemen hemen her alanında karşımıza çıktığını belirterek; kapsüllü ilaçların kapsülünün jelatinden üretildiğini, bu jelatinin de domuz ve sığırdan elde edildiğini, sığırın ise nasıl kesildiğinin bilinmediği için helal olduğunun söylenemeyeceğini dile getirdi.
Haramla şifanın bulunamayacağını, şifanın helal kaynaklardan aranması gerektiğini anlatan Doç. Dr. Alat konuşmasını şöyle sürdürdü: “Herhangi bir hastalığımız nedeniyle kalkıp da hemen harama sarılmamalıyız. Ne olursan ol, harama sarılma deniliyor. Helal kaynaklara ulaşacak tedbirleri almamız gerekir. Bu tedbirler herkes için geçerli. Şifa verici Allah’tır. Kişilere helâl-haram bilincinin kazandırılması gerekir. Müslüman kimse için ‘Helal ve Tayyib’ olandan yiyip- içmenin zarureti ve ehemmiyeti vardır. Bu konunun önemi ayet ve hadislerle de desteklenmiştir.”
Alat programın sonunda katılımcıların sorularını da yanıtladı.