EĞİTİM-BİR-SEN’NİN İFTARINDA ÖZGÜRLÜKLER KONUŞULDU
EĞİTİM-BİR-SEN’NİN İFTARINDA ÖZGÜRLÜKLER KONUŞULDU
Özgürlükler Turnikeler Arasına Sıkıştırılamaz
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Türkiye’de örgütlü toplumun tam anlamıyla oturmadığını ifade ederek, “Bizim örgütlü topluma ihtiyacımız var. Sivil toplum bizde emekleme aşamasında. Meslek örgütleri hala tam anlamıyla sivil toplum olamadı. Örgütlü halk, kendisinin yönetilmesine izin verir fakat güdülmesine izin vermez” dedi.
Eğitim-Bir-Sen, başta Bakan Hüseyin Çelik olmak üzere milletvekili, Bakanlık bürokratları, Konfederasyonumuza bağlı sendikaların yöneticilerinin de aralarında bulunduğu yoğun katılımlı bir iftar verdi.
Gazi Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen iftar programında konuşan Genel Başkanımız Ahmet Gündoğdu, gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
Boğaziçi Üniversitesi’nde uygulanmaya başlanan başörtüsü yasağına tepki gösteren Gündoğdu, “Özgürlüklerimiz turnikeler arasına sıkıştırılamaz. Avrupa Birliği’ne tam üyelik sürecinin tüm hızıyla devam ettiği, özgürlüklerin genişletilmesi esasına dayalı sivil anayasa istek ve çalışmalarının yoğunlaştığı bir dönemde, ülkemizin bilimsel ve teknolojik gelişiminde lokomotif rol üstlenmesi gereken üniversitelerin yasakçı bir zihniyetin temsilcisi olduklarını, içinde hayret barındıran kızgınlıkla izliyoruz. Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşananlar; inanç hürriyetinin, eğitimde fırsat eşitliğinin, bilimsel düşüncenin bazıları tarafından sözlüklerde yer verilen soyut birer ifade olarak görüldüğünü göstermektedir. İnancını, düşüncesi ve yaşayışı yanında giyimine yansıtan kızlarımızın turnikeler arasında sıkıştırılan özgürlüklerini, turnikeleri kırmak zorunda bırakılarak kazanmaya çalışmaları bu ülkenin ve milletin hak etmediği, tasvip etmediği ve izin vermeyeceği bir utanç resmidir” dedi.
Rektöre Sakal Serbest Kızlarımıza Başörtüsü Yasak
İdeolojisini yansıtacak şekilde sakal bırakmayı kendisine hak gören bir rektörün, din ve vicdan hürriyeti kapsamında ve inançlarının gereği olarak başlarını örten kızlara üniversite kapısını kapatmaya çalışmasının yasal değil ideolojik bir tavır ve yetkinin kötüye kullanımı olduğunu anlatan Gündoğdu, “Diğer taraftan, kazandıkları üniversite ve bölümlerden bu kızlarımızın kullandığı örtünün sadece saçlarını örttüğü ufuk çizgilerini, gelecek tasarımlarını, bilimsel düşünce ve eylemde bulunma yeteneklerini örtmediğini kendisi gibi düşünenler dahil olmak üzere Rektör Bey de anlamalıdır” ifadelerini kullandı.
Bilimi Önemseyenler Öğrencilerini Çiçekle Karşılar
Amaçlarının, sebep olanlar dahil olmak üzere bu resimleri bir daha çekilmeyecek şekilde hafızalardan silmek olduğunu vurgulayan Gündoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz üniversitelerden özgürlükleri merkeze alarak gerçek anlamda bilim üretmelerini bekliyoruz. Bu çerçevede rektörlerimiz başta olmak üzere üniversite personelinin, başörtülü kızlarımız da dahil, öğrencileri geleceğin bilim erleri kabul edip, çiçeklerle karşılamasını beklerken coplarla ve turnike barikatıyla engellemelerini çağdışı buluyoruz.”
Gündoğdu, rektör atamaları sürecinde sorumluluğu olanlara da sitem ederek, “Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleşen bu olay nedeniyle üniversitede görev yapan akademisyenlerin özgürlükler konusunda çağı yakalayamayan bugünkü rektöre oy vermesine mi, rektör adayları konusunda ince eleyip sık dokuması gereken YÖK’ün, rektörün mazur görülemez bu eksikliğini dikkate almamasına mı, rektör atama konusunda neredeyse mutlak yetkiye sahip olan Cumhurbaşkanlığı makamının münhasır inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın rektör atama iradesinin kullanılmasına mı üzülelim?” şeklinde konuştu.
Batı serbest bırakıyor, bizimkiler yasaklıyor
Türkiye’nin bunları aşması gerektiğini söyleyen Günodğdu, şunları söyledi: “Belçika hayatın her alanında başörtüye serbestiyi planlarken bizim kendi kızlarımızı en temel insan haklarında biri olan eğitim hakkından alıkoyma ayıbından kurtulmamız lazım. Aydınlara düşen görev yasaklamak için bahane aramak değil, adaletin ön plana çıkmadığı, ideolojilerin sparişle karşılandığı kararlara sığınmak değil, evrensel değerleri savunmaktır.”
Genel Başkanımız Ahmet Gündoğdu’nun gündeme ilişkin yaptığı değerlendirmelerinin ana başlıkları şöyle…
Af Değil Yeni Bir Hak
Eğitim-Bir-Sen olarak, eğitime dönük af uygulamalarına temelde karşıyız. Ancak bu temel bakışı esnetmemizi gerektiren nedenlerin olduğunu da söylemeliyiz. YÖK sultası, anti-demokratik süreçler, ekonomik krizler, sosyal çöküşler, doğal afetler ve bireysel sorunlar gibi öğrencilerin kendi iradesinden kaynaklanmayan ve çözemeyeceği nedenlerle öğrenim hakkını kaybetmek durumunda kalanlara sosyal devlet olmanın gereği olarak yeni bir hak sağlanması gerektiğini düşünüyoruz. Diğer bir ifadeyle af değil, hak istiyoruz. Aslında öğrenci affına ilişkin süreci incelediğimizde; üniversite ve öğrencilere yönelik düzenlemelerde günümüzde etkin şekilde uygulanan uzaktan eğitim, interaktif eğitim, hayat boyu öğrenme, sınırsız öğrencilik süresi gibi kavramların dikkate alınması gerektiğini göstermektedir. Gündemde yer alan öğrenci affı kapsamının, yüz kızartıcı suçlar ve terör faaliyetleri nedeniyle ilişiği kesinler hariç olmak üzere mutlak surette YÖK’ün kuruluş tarihi olan 1981’den itibaren kaydı silinenleri kapsayacak şekilde belirlenmesi ve daha önce aftan yararlanmak yönüyle sınırlama yapılmaması gerekmektedir. Konuyla ilgili söz konusu düzenleme TBMM açılır açılmaz ele alınmalı ve yasalaştırılmalıdır.
Dünya Krizi Biz İftirayı Tartışıyoruz
Dünya, yaşanmakta olan finans kaynaklı krizin reel sektörlere sıçramaması için alınacak tedbirleri konuşurken, ülkemizde ne yazık ki siyasi ihtirasları ülke sorunlarının önünde olan kimi siyasi parti ve kimliklerce çamur at izi kalsın anlayışıyla belgesiz, hatta bilgisiz suçlamalar yöneltilmekte, ne yazık ki suçlanan kişilerce de bu tip iddialar gerektiğinden fazla önemsenerek ülkenin gerçek gündeminden sapmasına neden olmaktadır. Biz diyoruz ki, ülkemiz, krizden en az etkilenmeyi sağlayacak GAP, DAP ve KOP gibi imkanları gelecek tasarımı yüksek teknolojiyi ve dünyayı yakından takip eden kabiliyetlere sahiptir. Bu imkan ve kabiliyetlerle ülkemizi yaşanabilir kılmak mümkün iken, çocuklarımıza ve gençlerimize örnek olmak adına tercih edilmesi mümkün olmayan kısır tartışmalarda karşılıklı olarak ‘müfteri’ ve ‘şerefsiz’ beyanlarının kullanıldığı siyasi süreci yaşamak, bu milletin ne beklentisidir ne de talebidir.
Milli İradeye, Özgürlüklerimize ve Ekmeğimize Sahip Çıktık
Memur-Sen camiası olarak, hayatın her alanına özgürlükçü bir bakış açısıyla baktık. Yazılı ama yaşanmaz kılınan özgürlüklerimizi talep ettik, ediyoruz. Ne mutlu ki bu taleplerimizin dikkate alındığı bir dönemi de yaşıyoruz. Ancak insanımızın özgürleşmesinden, özgür düşünmesinden, sormasından ve sorgulamasından rahatsız olanlarca toplumsal barış ve huzur ortamı yok edilmeye çalışıldı. Hepinizin tanık olduğu Ergenekon yapılanması ve uzantıları bu ülkenin ve devletin sahip olduğu temel değer olan millet iradesini hiçe saymak, o iradenin tercihlerini yok etmek, muktedir kılmamak adına kan dökmek dahil her tür gayri yasal faaliyeti yürüttüler. Milli iradeye sahip çıkılması gereken bu süreçte içerdiği riskleri dikkate almaksızın bu tür illegal yapılanmaların karşısında kararlı ve kalabalık bir duruş sergilemek gerektiğini düşündük ve bizim gibi birlikte düşünenlerle ‘Ortak Akıl Hareketi’ni hayata geçirdik. Bu hareket bir sürecin ve konjonktürün oluşumu değil, bir milletin iradesine ve egemenliğin kendisinde olduğu gerçeğine sahip çıkma anlayışının ürünü olan sürekli ve kararlı bir sivil oluşumdur. Bu yönüyle pastadan pay almayı hedeflemeyen, aksine hedefini pastayı küçültmek isteyenlere karşı koyan aksiyoner bir oluşumdur.
Ortak Akıl Hareketi ile milli iradeye sahip çıkmanın öncülüğünü yapan Memur-Sen, toplu görüşme sürecinde de talepleri, hazırlığı, masadaki kararlılığı ve masa dışı sonuç getirici faaliyetleriyle kamu çalışanlarının emeğine ve ekmeğine sahip çıkma iradesini göstermiştir. Ek ödemeler, sosyal konular ve toplu sözleşme hakkına ilişkin çabalarımızla gelinen nokta ve kazanımlar bunun apaçık göstergesidir.
Bakan Çelik: Siyaset Nezaket Çerçevesinde Yapılmalı Daha sonra kürsüye gelen Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Gündoğdu’nun suni gündemlerin bir kenara bırakılarak gerçek gündeme dönülmesi gerektiği görüşüne katıldığını ifade ederek, “Her zaman öncelikli gündemimiz halk olmuştur. Gündemimiz halkın mutluluğunu ve refahını artırmak oldu” dedi.
Türkiye’yi tam anlamıyla bir hukuk devleti haline getirme amaçlarının gündemleri olduğunu belirten Çelik, “Fakat bu yönde çalışırken siyasi bir rekabet içerisinde bulunuyoruz. Siyaset rekabet zemininde yapılır. Ama rekabet nezaket çerçevesinde yapılır. Türkiye’de bazı siyasiler siyasette kindarlık yapıyor. Bazı insanlar kendi saadetlerini başkalarının çöküşünde arıyor. Rekabet, husumetle karıştırılmamalı” görüşünü dile getirdi.
Örgütlü Topluma İhtiyaç Var Bakan Çelik, Türkiye’de örgütlü toplumun tam anlamıyla oturmadığını savunarak, şöyle devam etti:
“Bizim örgütlü topluma ihtiyacımız var. Sivil toplum bizde emekleme aşamasında. Meslek örgütleri hala tam anlamıyla sivil toplum olamadı. Bunların kuruluş kanununa bakarsak, kamu kurumu mantığını görüyoruz. Örgütlü topluma ihtiyaç vardır. Örgütlü halk, kendisinin yönetilmesine izin verir fakat güdülmesine izin vermez. Sendikacılığın önemli olduğunu düşünüyorum. Fakat bu alanda kat etmemiz gereken çok yol var.”
Bakan Çelik bir gazetecinin, “Siyaset nezaket ölçüsünde olmalı dediniz. Son dönemde bir ‘şerefsiz’ lafı söylenip duruyor” şeklindeki hatırlatması üzerine ise, “Başbakan kimseye şerefsiz lafını kullanmamıştır. En fazla ortaya ‘yalancı’ lafını söylemiştir. Ona da bazı kişiler üstüne alınmıştır” cevabını verdi.
Okul Öncesi Eğitim Çocukların Geleceği İçin Çok Önemlidir
Burada gazetecilerin zorunlu eğitimin 9 yıla çıkarılacağına ilişkin sorularını da yanıtlayan Bakan Çelik, okul öncesi eğitimin çocukların geleceği açısından çok önemli olduğunu söyledi. Dönemlerinde okul öncesi eğitimde okullaşma oranının yüzde 200 arttığını ifade eden Çelik, göreve geldiklerinde yüzde 11 olan okullaşma oranını yüzde 30’a yükselttiklerini bildirdi. Çelik, 2012 yılında okul öncesi eğitimde okullaşma oranı hedefinin yüzde 50 olduğunu kaydetti.
Bakan Çelik, 81 ile kısa bir süre önce bir genelge yolladıklarını dile getirerek, okulların söz konusu sürece daha iyi hazırlanmalarını istediklerini belirtti. 31-32 ilde 6 yaşın zorunlu yapılabileceğinin sinyalini veren Çelik, bu illerde okul öncesi eğitimde okullaşma oranının yüzde 50’yi geçtiğini açıkladı. İki yıl içerisinde söz konusu 31-32 ilde 9 yıllık eğitimin ‘fiilen’ zorunlu yapılabileceğini belirten Çelik, “Resmi anlamda diğer illerde zorunlu yapmazken, bu illerde zorunlu yapmamız fırsat eşitliği açısından mümkün değil. Bu nedenle buralarda fiilen zorunluluk haline getirmeyi planlıyoruz. Örneğin bir ilde 6 yaş grubunda bin öğrenci varsa bunu bu sürece dahil edeceğiz” diye konuştu. Gazetecilerin altyapı hazırlıklarının yapılıp yapılmadığını sorması üzerine de Bakan Çelik, “Zaten burada zorunlu eğitime uygun olan illeri kastederken, alt yapısının bulunduğunu söylerken sadece fiziki altyapıdan bahsetmiyoruz. Zaten bu alanda çok sayıda usta öğreticimiz bulunuyor. Son dönemde fark ettiyseniz okul öncesi öğretmeni alıyoruz ve çok sayıda yani binlerce usta öğretici istihdam ediyoruz” karşılığını verdi. Bir gazetecinin maliyetlere ilişkin bir sorusu üzerine Çelik, her yıl 1 milyon 100 bin ile 1 milyon 300 bin öğrencinin eğitim hayatına başladığına işaret ederek, söz konusu maliyetin hesaplanabileceğini ifade etti. Fiilen de olsa zorunlu eğitimin başlatılması planlanan illerde ciddi bir “performansın” bulunduğunu vurgulayan Çelik, “Okullaşma oranı yüzde 60-65’in üstüne çıktıysa, zor olmayacak” şeklinde konuştu.