Durmak Kaybetmektir...
Bilindiği gibi sendikalar, başta üyeleri olmak üzere daha adil ve hakça bir paylaşım için geliştirilmiş araçlardan biridir. Sendikalar her türlü vesayetten arınmış, demokrasinin egemen olduğu ülkelerde varlık kazanırlar, hayatiyetlerini devam ettirebilirler. Ülkemiz ağır bedeller ödeyerek, darbe dönemlerini geride bırakarak evrensel hukuk normlarına yaklaşırken memur sendikacılığı da en parlak dönemlerini yaşamaya başlamıştır. Memur-Sen mücadelesini verdiği bu yeni Türkiye’de, kamu görevlilerinin haklarını savunmanın merkezi haline gelmiştir. Yoksulluk, sefalet, adaletsiz gelir dağılımının, darbe kalıntısı antidemokratik yasaların karşısında üyelerinin, toplumun aklı ve vicdanı olmayı bilmiştir. Her türlü tekelciliğin, buna devlet de dâhil, her türlü zorbalığın ve sömürünün kaynağı olduğunu bilerek adımlarını atmıştır. İktidarın tek yanlı isteklerinin, ya da üretilen ekonomik değerin kendilerine aktarılmasını bekleyen sermaye sınıfının lobiciliğinin karşında durmasını bilmiştir. Memur-Sen 2013 yılında da üyelerinden aldığı güçle başta kamu görevlileri olmak üzere milletimiz ve dünya mazlumları için sendikal gücünü sonuna kadar kullanmıştır.
6 Temmuz 2013 sayılı Resmi Gazete’ye göre, Memur-Sen’in üye sayısı 707 bin 652, Kamu Sen’in üye sayısı 444 bin 935, KESK’in üye sayısı ise 237 bin 180’dir. Bu rakamları, analiz ettiğimizde ortaya çıkan tablo, hem oransal olarak hem sayısal olarak Kamu Sen ile KESK’in üye sayısı toplamı Memur-Sen’in üye sayısının gerisinde kaldığını gördük. 11 hizmet kolunun 10’unda Memur-Sen’in, sadece bir hizmet kolunda KESK’in yetkili olması da imza ve itiraz yetkisinin, kamu çalışanları tarafından neredeyse tek başına Memur-Sen ve bağlı sendikalarına verilmesinin taşıdığı anlamın ve önemin farkındayız.
Kuruluşundan bu güne sendikal tarihte güzel izler bırakan Memur-Sen 2013 yılındaki faaliyetleriyle de tarihe altın harflerle adını yazdırmayı başarmıştır. Üyelerinden aldığı güçle başta kamu görevlileri olmak üzere milletimiz ve dünya mazlumları için büyük bir aşkla çalışmalarına devam etmiştir. Başlattığı kampanyalarla, yanında olduğu sosyal projelerle, mazlumlara yaptığı yardımlarla, yüz binlerin katılımıyla gerçekleştirdiği mitinglerle ve kamu görevlileri için elde ettiği haklarla iyilik hareketini sürdürmeye devam etmiştir. Durmadan yorulmadan hayırlı işlerde yarışan; her gün yazılı, görsel ve sosyal medyada adından söz ettiren, gündem belirleyen bir konfederasyon olmuştur.
Ancak içinden geçtiğimiz süreç bize geçmişi ve geleceği unutturmamalıdır. Bu bağlamda, 2013 yılında sendikal faaliyetlerimize ilişkin kısa bir değerlendirme yapmayı önemsiyorum. Uzun zamandır vicdanları kanatan, toplumun asli üyelerine parya muamelesini uygun gören darbe yasasına ve bu yasanın uygulamasına karşı “özgürlük için on milyon imza” kampanyasıyla başladık. Bir ay gibi kısa bir sürede 12 milyon 300 bin imza toplayarak bir rekora imza attık. Topladığımız imzaların gereğinin yapılması için hükümete teslim ettik. Yönetmeliğin değişmesini beklemeden sivil itaatsizlik eylemimizi başlattık. Sivil itaatsizlik eylemiyle, insanın temel haklarından olan inanç özgürlüğünün gereği olarak sivil kıyafetlerle görevimizin başında olduk. Kadın, erkek, genç yaşlı demeden herkesin desteğiyle toplanan rekor sayıdaki imzanın da etkisiyle gerçekleşen demokratikleşme paketiyle yasaklar, ötekileştirmeler son buldu. Yıllardır Türkiye’de başörtülü kadınlara karşı uygulanan zulmün son bulmasında üzerimize düşen görevi yerine getirmenin mutluluğunu yaşadık.
İlk toplu sözleşmede yerel yönetimler hizmet kolu hariç diğer hizmet kollarında ve genel toplu sözleşmede toplu sözleşmede uzlaşma sağlanamamış, buna bağlı olarak kamu görevlileri hakem kuruluna başvurmuştuk. Bununla birlikte gerek masa gerekse hakem kurulu sürecinde yürüttüğümüz mücadeleyle ilk toplu sözleşmede de önemli kazanımlar elde ettik. 2013 yılında gerçekleştirdiğimiz toplu sözleşme sürecinde ise geçmiş dönemlerle kıyaslanmayacak büyük bir sendikal zafer olarak nitelenen kazanımlar elde ettik.
Yarım asra dayanan, binlerce insanımızın ölümüne, milyonlarcasının ruhsal yıkımına, 100 milyarlarca dolarların harcanmasına yol açan terörle mücadele sürecinden çözümüne ilişkin yeni bir safhaya geçildi. Büyük Türkiye idealine sahip her vatandaş gibi biz de birlik ve beraberliğimizden taviz vermeden çözüm sürecinin başarılı olması için bütün Türkiye’yi dolaştık. Kardeşliğin ve huzurun önemini her yerde anlattık. Bir yıldır terörün sebep olduğu şehit haberi almamanın verdiği mutlulukla, bize ait olup olmadığına bakmadan ülkemiz hayrına olduğuna inandığımız bu projeyi destekledik.
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı’nı Çanakkale’de kutladık. Emeğin, özgürlüğün ve dayanışmanın en güzel örneklerinden birini, destanlar yazılan bir ilimizde gerçekleştirdik. Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez demeden Çanakkale’nin geçilmemesi için canlarını feda eden şehitlerimizin aziz hatıralarına sahip çıktığımızı bir kez daha haykırmak için “Bin Yıllık Desende Bir ve Beraberiz” sloganıyla kutlamamızı yaptık.
2013 yılında güzel gelişmelerin yanı sıra dünyanın değişik bölgelerinde demokrasi dışı müdahalelerin, savaşların sebep olduğu felaketler de yaşandı. Dünyanın neresinde olursa olsun zalimin karşısında mazlumun yanında olmayı ilke edinmiş Memur-Sen, Mısır’da Firavuna karşı Esma’dan yana, Suriye’de diktatöre karşı halktan yana oldu. Başta Mısır ve Suriye olmak üzere bütün dünya mazlumlarına sahip çıkmak, onların sesi olmak için Sıhhiye Meydanında yüz binlerin katılımıyla “Mısır İçin Direniş İnsanlık İçin Diriliş Mitingi” yaptık.
Memur-Sen, 2014 yılında da insan onurunun, onurlu bir hayatın, emeğin, adaletin, özgürlüğün, hakça bir paylaşımın, örgütlü mücadelenin önemli bir aktörü olmaya devam edecek. Biz inanıyoruz ki “Durmak kaybetmektir. Başkalarının hayatına dokunmak hayatı anlamlı ve değerli kılar. Gerçek en iyi anlatılandır.” Biz de hiç durmadan insanların hayatlarını daha değerli kılmak ve gerçekleri daha anlatmak için çaba göstermeye devam edeceğiz.