Çağdışı Uygulamaların Karşısındayız
Memur-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Özdemir, Kırıkkale Üniversitesi tarafından tertip edilen “Değişim ve Dönüşüm Sürecinde Ortadoğu” konulu konferansta sunum yaptı.
Memur-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Safiye Özdemir, 28 Şubat sürecinde Türkiye’de kadın hakları üzerine değerlendirmeler yaparak, “Memur-Sen tarafından gerçekleştirilen ‘Sivil İtaatsizlik Eylemi’ sonucunda kumu kurumlarındaki başörtülü kadınlarımıza ve üniversitelerdeki genç kızlarımıza yönelik ayrımcı uygulamalar ortadan kalktı. Toplanan 12 milyon 300 bin imza ile bu baskıcı uygulamalar ve çağdışı dışlamalar son buldu” dedi.
BAŞÖRTÜLÜ AYRIMCILIĞI SON BULDU
Özdemir başörtüsü özgürlüğü ile kadınların elde ettiği kazanımları şu şekilde sıraladı: “Başörtüsü özgürlüğü kadınların mesleki anlamda önünü açtı. Kariyerini geliştirmek isteyen, yönetim kademelerinde yer almak isteyen arkadaşlarımız için engeller yok edildi. Özel hayat ve çalışma hayatında yaşanan kimlik çatışması sona erdi. Aç-kapa; meslek-ekmek ikileminden kurtulduk. Arkadaşlarımız kapasitelerini ve motivasyonlarını artık yaptıkları işe odaklıyorlar. Başörtüsü, kadının dindarlığı ve bireyselliğinin bir parçası; kendine duyduğu özgüven ve kendini gerçekleştirmesinin önemli bir bileşenidir.”
SİVİL İTAATSİLİK BAŞARISI
Başörtüsünün hiçbir şekilde gelişme ve ilerlemeye engel olmadığının altını çizen Özdemir, köhnemiş zihniyetler tarafından çağdışı yasakların, muasır medeniyetler seviyesine yükselmede en büyük engel olduğunu belirterek, “Bizler bugün, daha özgür, daha mutlu ve daha verimliyiz. Sendikamızın başlattığı ‘Sivil İtaatsizlik Eylemi’ sonucunda kazanımlar elde ettik. 8 Ekim 2013 tarihinde kamuda çalışan, 5 Aralık 2013 tarihinde de siyaset yapmak isteyen başörtülü kadınların önündeki engeller kalktı. Yaklaşık 30 yıldır devam eden ayrımcı ve dışlayıcı yasak, 12 milyon 300 bin imza ile sona erdirildi. Bu ülkemiz ve kadınlarımız için büyük bir kazanım olmuştur” şeklinde konuştu.
EN BÜYÜK DARBE KADINLARA
Kadınlar Komisyonu Başkan Yardımcısı Habibe Öçal da bir sunum gerçekleştirdi. Darbelerin ve darbe kültürünün en çok kadın haklarını vurduğunu ifade eden Öçal, “Bu süreçte milletin iradesi yok sayıldı. Meclis İç Tüzüğü bahane edilerek, başörtülü milletvekili seçilen Merve Kavakçı’nın şahsında ‘Millete had bildirilmeye’ çalışıldı. Kavakçı Parlamentoda insan onuruna yakışmayan linç girişimine uğradı. Aynı zamanda temel hak olan kadının seçme seçilme hakkı gasp edilerek usulsüz biçimde vatandaşlıktan çıkartılarak yurtdışı edildi. Bu tarihe geçen kara bir lekedir” dedi.
ÜNİVERSİTELERDE YÖK BASKISI
28 Şubat sürecinde üniversitelerin hizaya getirilmesi için dönemin Yükseköğretim Kurulu Başkanı Kemal Gürüz’ün görevlendirildiğini hatırlatan Öçal, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Gürüz’ün talimatıyla Şubat 98’de toplanan YÖK Genel Kurulu’nun, ‘kılık kıyafet genelgesi’ ne göre başörtülü öğrencilerin üniversitelere sokulmaması konusunda tüm rektörler uyarıldı YÖK’ün aldığı kılık kıyafet kararına en hızlı destek, dönemin İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu ’dan gelmiştir. Tüm üniversiteler talimatları değerlendirmeye alırken, Alemdaroğlu dekanlarını toplayarak ‘Örtü yasağını uygulamak için gerekirse bilime ara verin’ talimatı vermiştir. İşte bu denli yasaklarla dolu bir tarihi geride bıraktık.”