AYM, Twitter'a Anayasal Korumaya Sahip Suç Aleti Vasfı Kazandırdı
Bilindiği gibi, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB), özel hayatlarının gizliliği ve kişilik hakları ihlal edilen vatandaşların haklarının korunmasına yönelik taleplerine dayalı olarak verilen yargı kararları çerçevesinde saldırıya konu içerikleri siteden çıkarması yönündeki başvurulara, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin kararlarını tanımamak iradesini de içerecek biçimde zımnen olumsuz cevap vermesi nedeniyle Twitter hakkında erişimin engellenmesi tedbiri kararı almış ve uygulamıştır.
Bu yönüyle TİB’in Twitter hakkında aldığı “erişimin engellenmesi tedbiri” kararı, Anayasa ile teminat altına alınmış olan kişi hak ve özgürlüklerinin korunması ve bu haklara yönelik saldırıların/ihlallerin sona erdirilmesi yanında Anayasanın 138’inci maddesinde yer verilen mahkeme kararlarının uygulanmasını geciktirmemeye ilişkin anayasal sorumluluklarının gereğidir.
Twitter, hukuk devleti ilkesi açısından vazgeçilmez konumundaki “mahkeme kararlarına uymak” yükümlülüğünü yerine getirmede direnç göstermek suretiyle, kişilik haklarına ve özel hayatın gizliliğine saldırı niteliğindeki eylemler ve bu eylemlerin failleri açısından hukuki, cezai ve mali sorumluluk riski oluşturmayan bir suç aleti olarak kullanılabileceğini de deklare etmiştir.
Diğer taraftan, dünya genelinde etkin ve yoğun bir şekilde kullanılan sosyal paylaşım sitesi Twitter, Türkiye’de temsilciliğinin bulunmaması, Türkiye hukuk sistemiyle ilişkilenmemiş olması üzerinden Türkiye’deki yargı organlarının kararlarına uymamak ya da idari kurumların yetki ve sorumlulukları doğrultusunda yaptıkları başvurulara cevap vermemek gibi bir keyfiyet alanına da sahip olmuştur.
TİB’ tarafından alınan ve uygulanan Twitter’a erişimin engellenmesi tedbiri kararının; bütün bu hususlar dikkate alınarak değerlendirilmesi, ilave olarak da söz konusu sosyal paylaşım sitesinin Anayasa ile teminat altına alınmış kişilik hakları ile özel hayatın gizliliği haklarının ihlali bakımından “düşünce ve kanaat” ile “haberleşme” özgürlükleri aracılığıyla oluşturulan koridor üzerinden kolay kullanılabilir bir ihlal aracı haline geldiğinin dikkate alınması gerekirdi.
Fransız İhtilali’nin temel haklara dönük vazgeçilmez ilkeler arasında yer almasını sağladığı “Kişinin özgürlüğü, başkasının hakkının başladığı yerde biter” ilkesi çerçevesinde, düşünce ve kanaat özgürlüğünün, haberleşme veya iletişim özgürlüğünün ya da bu özgürlüklerin kullanımına ilişkin araçların “suç işleme keyfiyeti” sağlaması, “suç aleti vasfı haline gelmesi” kabul edilemez bir sonuçtur.
Buna rağmen, Türkiye’deki yargı organlarınca verilen ve uyulması/uygulanması zorunlu olan yargı kararlarının gereğini yerine getirmesi gerekirken bu yöndeki bildirimlere cevap dahi vermeyen Twitter’a dönük erişimin engellenmesi tedbiri kararı, bazı vatandaşların bireysel başvuruya ilişkin usul kurallarına uymaksızın Twitter kullanıcısı sıfatıyla yaptıkları bireysel başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesi tarafından kaldırılmıştır.
Anayasa Mahkemesi’nin TİB’in Twitter’a erişimin engellenmesine ilişkin tedbir kararını, Anayasanın 26 ncı maddesine aykırı bulmak suretiyle kaldıran kararı; usul açısından 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi'nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’a, esas bakımından ise Anayasa’ya aykırılık teşkil etmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin, erişimin engellenmesi tedbirinin hak ihlali olduğuna ilişkin bireysel başvuruları, 6126 sayılı Kanunun 45 inci maddesinin ikinci fıkrasında açıkça ve amir hüküm olarak zikredilen “ idari ve yargısal yolların tüketilmesi” ön şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle reddetmesi gerekirdi. Kaldı ki, söz konusu hükmün Anayasa Mahkemesi tarafından yorum yoluyla daraltılması veya genişletilmesi de söz konusu değildir. Bu nedenle, anılan bireysel başvuruların öncelikle usulden reddedilmesi gerekirdi. Anayasa Mahkemesi, kaynağını Anayasa’dan ve kanunlardan almayan bir yetkiyi kullanmak suretiyle Anayasa’yı açıkça ihlal etmiştir. Mahkemenin kararın gerekçesinde yer verdiği ve “idari ve yargısal yolların tüketilmesi şartının” aranmamasına dayanak yaptığı “idare mahkemelerine başvurmanın etkili yol olmadığı” yönündeki değerlendirmesi de doğruyu yansıtmamaktadır. Zira, bizzat kendi kararının içeriğinde erişimin engellenmesine ilişkin tedbir kararının yürütmesinin durdurulmasına dönük Ankara 15. İdare Mahkemesi’nin 25/03/2014 tarihli kararına ilişkin bilgiye ve içeriğe yer vermiştir. Bu durum, Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu kararla gerçekleştirdiği ikinci Anayasa ihlalidir. İdari yargı kararlarının 30 gün içerisinde yerine getirilmesini öngören kanun hükmüne rağmen, yasa koyucunun idareye tanıdığı 30 günlük karar uyguluma sürecini yok saymıştır.
Anayasa Mahkemesi’nin Twitter’ın yeniden erişime açılmasına aracılık eden, erişimin engellenmesi tedbirine son veren kararı, esas bakımından da Anayasa’ya aykırılık teşkil etmektedir. Zira söz konusu karar, Twitter’da paylaşılan içerikler yoluyla kişilik hakları ve özel hayatlarının gizliliği ihlal edilen vatandaşların, bu haklara ilişkin Anayasal teminatlardan yararlanamaması sonucunu doğurmuştur. Üstelik, söz konusu vatandaşların bu haklarının ihlal edildiğini tespit eden ve ihlalin sona erdirilmesini öngören yargı kararları da Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru sonucunda verdiği kararla yok hükmünde sayılmıştır.
Anayasa Mahkemesi, Twitter’a erişimin engellenmesine ilişkin tedbir kararının kaldırılmasına gerekçe olarak Anayasanın 26 ncı maddesinin daha açık bir ifadeyle “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti”nin ihlal edilmesini göstermiştir. Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanıcısı konumundaki kişilerle ilgili olmayıp, söz konusu hürriyetin kullanımında araç-vasıta konumundaki –ticari kuruluş- Twitter sitesiyle ilgili erişimin engellenmesi tedbiri kararının düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin ihlali olarak değerlendirilmesi, hürriyeti kullanmadaki araçların hürriyeti kullanan öznelerden daha fazla teminata sahip kılınması gibi bir sonuca da kapı aralayacağı göz ardı edilmiştir.
“Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kullanıcısı konumundaki bireyler bu hakkı kötüye kullandıklarında ceza normlarıyla muhatap olurken, Anayasa Mahkemesi’nin bu kararıyla hakkın kötüye kullanılmasına imkan veren vasıtalar hakkında önleyici tedbir kararı dahi alınamayacağı gibi bir hukuk garabeti ortaya çıkmıştır.
Anayasa Mahkemesi, usulden reddetmesi gerektiği halde esastan incelediği bireysel başvurulara bağlı olarak verdiği Twitter’a erişimin engellenmesi tedbirinin kaldırılması kararıyla, Twitter’a anayasal korumaya sahip suç aleti vasfı kazandırmıştır. Bu kararla birlikte, Twitter, hakaret, sövme, iftira, itibar suikasti gibi doğrudan kişilik haklarını hedef alan suç türleri ile bu suçları işlemeye meyilli kişiler bakımından korumalı alan haline gelmiştir.
Bu karar, Twitter’ı ilerleyen süreçte Türkiye’nin ulusal güvenliğini, milletin birliğini, devletin bütünlüğünü hedef alan ve suç oluşturan eylem ve söylemler açısından elverişli vasıta olarak kullanma daveti hükmü de taşımaktadır.
Anayasa Mahkemesi, usule aykırı olarak kabul edilebilir bulmak suretiyle gerçekleştirdiği esastan inceleme sonucunda verdiği bu kararla Twitter’a; “Türkiye’de temsilci bulundurmana, büro açmana, vergi mükellefi olmana, yargı kararlarına uymana ve bu kararların gereklerini yerine getirmene gerek yok” şeklinde hukuki kapitülasyon hediye etmiştir. Mahkeme aynı kararla, kişi haklarına saldırıya meyilli kişi ve kuruluşlara Twitter’ı kullanırsanız hukuki, mali ve cezai sorumluluktan kurtulursunuz teklifi sunarken, yasalara uyma konusunda yüksek hassasiyete sahip geniş vatandaş kitlesini de Twitter üzerinden “her an ya da sürekli kişilik haklarınız saldırıya uğrayabilir” tehdidiyle karşı karşıya bırakmıştır.
Sonuç itibariyle; Memur-Sen olarak Anayasa Mahkemesi’nin bu kararına karşı saygı duymama tercihimizi kullanmanın ötesinde esasen Anayasa Mahkemesi’nin hem bu kararından ve hem de bu karara ilişkin açıklamalarından kaygı duyduğumuzun bütün kamuoyunca bilinmesini istiyoruz.