Algı Operasyonları ve İslam
Hoşgörü dini olan İslam yapılan algı operasyonlarıyla dünyada itibarsızlaştırılmak isteniyor. İslami inanç yapısına asla uymayan kan akıtmalar, boğazlamalar Avrupa basınında gündem yapılıyor. İslam’ın terör dini, Müslümanların ise barbar ve terörist olduğu algısı oluşturulmaya çalışılıyor.
Kilometrelerce öteden Irak-Afganistan-Filistin gibi ülkelere, ellerinde kimyasal silah var bahaneleriyle saldıranlar sütten çıkmış ak kaşık değiller. Ekonomik çıkarları uğruna yapaylaştırmak istedikleri İslami anlayışın Kur’an’da bahse konu olan bir inanç sistemi olmadığı, tamamen Avrupalının ortaya çıkardığı, çıkar odaklı ve diğer dinlere nazaran İslamı itibarsızlaştırmayı hedeflediği ortadadır.
Kendilerini Siyonizm karşısında savunan Filistinli Müslümanları terörist gibi lanse eden, Afganistan ve Irak’ta haçlı oyunları karşısında kendilerini savunan Müslümanların çaresizliğini gizleyen ve üstünü kapatma çabasında olan Avrupa, İŞİD ile Müslüman kimliklere saldırı gerçekleştiriyor. Bilinmelidir ki İŞİD İslami kaidelere uyan bir İslami yapılanma değil, tamamen Avrupa’nın meydana getirdiği bir devşirme yapıdır ve hiçbir surette Müslümanlıkla ilgisi yoktur.
Müslümanlıkla ilgisi olmayan ve tamimiyle yanlış bir yöntemle ortaya çıkan bu örgütün yapmış oldukları, Dünya’da İslam’a karşı olan hoşgörüyü ortadan kaldırıp yerine İslam bir terör inancıdır algısı oluşturma çabalarıdır.
İŞİD’i meydana getirenler Avrupa’nın ekmeğine yağ çalıyor. Hoşgörüyü önceleyen ve kucaklayıcı olan İslam dinine gelen sayısız farklı din mensuplarına ‘İslam bir terör dinidir’ denerek dünyada İslamiyet’in önü kesilmeye çalışılıyor.
Bütün bu organizelere bakıldığında İslam’a karşı başlatılmış olan bu saldırılar karşısında, kişisel manada uyanık olmak zorundayız. Almanya-Amerika ve dünyanın bir çok yerinde akın akın Müslümanlığa katılan kişiler var olduğu müddetçe, kendi dinlerinin elden gittiğine inananlar elbette karalamalarla güzel dinimizi gözden düşürme çabasında olacaklardır. Dünya’da savaşlar sadece Müslümanların sınırlarında yapılırken, öldürülenler Müslüman çocuklar, kadınlar olurken, bu ölümleri kendi çıkarlarına göre yorumlayanlar neden hep saldırı halinde ortaya çıkıyorlar merak ettiniz mi?
Suriye kan gölüne dönerken susanlar, iki milyon mülteciye kapılarını açan Türkiye’nin bir Müslüman devlet olduğunu göz ardı mı ediyorlar. Yoksa BM güçlerinin demokrasinin bir gereğiyiz diyerek algı oluşturmaya çalışıp, Suriye’den sadece 9 Bin mülteciyi misafir edebiliriz demeleri hangi hoşgörüyle anlatılabilir.
Biz büyük bir ülkeyiz, kardeşlik ve iman değerleri noktasında kucaklayıcı olmayı kendimize şiar edindiğimiz kadar, mazlumun çaresizliğine çare olacağımız kadar, Müslümanın Müslümandan başka dostu yoktur gerçeğini unutmayacak kadar derin tarihi tecrübeye sahip bir ülkeyiz. Kendimize yetecek kadar güçlü bir donanıma sahip olduğumuz kadar, insan onurunun her şeyden üstün olduğunu bilecek kadar da olgun bir ülkeyiz.
İslam devletlerine yapılan saldırıların aynısını ülkemizde de yapma girişimleri olanlar karşısında birbiriyle kenetlenme ve dış güçlerin oyunlarına gelmeyecek derecede uyanık olma vaktidir. Şer odaklarının fitnelerle Ortadoğu’yu bir birine kırdırma girişimini kandırılmışlık, ileriyi görememek olarak değerlendiren bir birey olarak, bundan sonra yapılan saldırılar karşısında hedeflerini koyan, yüz yıl sonrası için değil bin yıl sonrası için proje geliştiren Müslüman kardeşlere ihtiyaç duyuyoruz.
Avrupa-Siyonizm-haçlı örgütleri iki asırlık proje yaparken, biz onların projelerini de dikkate alarak savunma ve ilerleme mekanizmaları oluşturmalıyız. Unutulmamalıdır ki İslam hak din olduğu için her zaman şer tarafından saldırı alanı olacaktır. Bununla birlikte İslam Allah’ın sesi olduğu için her zaman son sözü söyleyecektir. Son sözü söyleyen güzel söyler mantığıyla yola çıkarak düşlediğimiz iman ve İslam eksenli yeni bir dünya için bir olmaya, birlik olmaya ivedilikle ihtiyaç duymaktayız.